19.2.11

Tramisu, On İkinci Deva ve Hamile Günlüğü' ne devam :)


ON İKİNCİ DEVÂ
Ey hastalık sebebiyle ibadet ve evrâdından (dua, zikir) mahrum kalan ve o mahrumiyetten teessüf (üzülen) eden hasta! Bil ki, hadisçe sabittir ki, "Müttakî (günahlardan haramlardan sakınan) bir mü'min, hastalık sebebiyle yapamadığı daimî virdinin sevabını, hastalık zamanında yine kazanır."  Farzı mümkün olduğu kadar yerine getiren bir hasta, sabır ve tevekkül ile ve farzlarını yerine getirmekle, o ağır hastalık zamanında sair sünnetlerin yerini, hem hâlis bir surette, hastalık tutar.
Hem hastalık, insandaki aczini, zaafını (zayıflık) ihsas (hissettirmek) eder. O aczin lisanıyla ve zaafın diliyle, hâlen (tavırla) ve kâlen (sözle) bir dua ettirir. Cenâb-ı Hak insana hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir zaaf vermiş, tâ ki daimî bir surette dergâh-ı İlâhiyeye (Allah'ın huzuru) iltica (sığınma) edip niyaz etsin (yalvarsın), dua etsin.  -1- Yani, "Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?" Âyetin sırrıyla, insanın hikmet-i hilkati (yaradılış hikmeti) ve sebeb-i kıymeti (bir şeyin değerli oluşunun sebebi) olan samimî dua ve niyazın bir sebebi hastalık olduğundan, bu nokta-i nazardan (bir nevi) şekvâ (şikayet) değil, Allah'a şükretmek ve hastalığın açtığı dua musluğunu, âfiyeti kesb etmekle kapamamak gerektir.

1- "De ki: Duanız olmasa, Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?" Furkan Sûresi: 25:77. 
2-  Buharî, Cihad: 134; Müsned, 4:410, 418.

Herkese Selamün Aleyküm;


Zorlu günlerin ardından tekrar tekrar selamün aleyküm. Hastaneden çıktıktan kısa bir zaman sonra kız kardeşimden bulaşan grip, 5-6 günlük kuluçka evresinden sonra boğaz yanmasıyla başladı. Derken eklem ağrıları, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma geceleri ateş hali,  sıtma ve aşırı öksürükte cabası. Allah'ım ben böyle bir grip görmedim. Kimseye bulaşsın istemedim özellikle de Hatice Büşra'ma... Malesef kızıma ve kayınvalideme hatta eşimin dayısına, kaynıma, eşime, doktoruma ve yardımcısına da bulaştırmış bulunmaktayım. 

Güzeller güzeli Mevlam dermansız dert vermesin. Hamdolsun hastalık nasip ediyor ve her inleyişimizde adını andırıyor. Bu yüzden ne kadar şanslıyım diye düşündüm. Aşırı öksürükten böğürlerim çok acıdı öksürdükçe miniğime birşey olur korkusu yaşadım ve bir kul olarak ne kadar aciz olduğumuzu bir kez daha anladım. Anne olarak sadece kızımı karnımda taşıyabiliyorum. Rabbimin vesilesiyle maddi, manevi benden besleniyor. Bir şey olsa ne yapabilirsin? Elimiz, kolumuz bağlı... Öte yandan hastalığımıza derman arıyoruz. Yine elimiz kolumuz bağlı. Şifamızı bekliyoruz. Kiminin şifası duadadır, kimininki ilaçtadır, kimininki de Rabbimizin doğal eczanesindedir bilemeyiz... Bize düşen Efendimizin (SAV) buyurduğu gibi şifamızı aramaktır.

Sürpriz bir şekilde başladı herşey, tıngır mıngır giderken birden  erken doğum riski, hareketlerin kısıtlanması vs. derken bugüne geldik elhamdülillah. Artık kocaman 7 ay yaşına girdi benim kızım ve 1.500 kg. oldu maşallah barekallah. Upuzun 7 ay bitti çok şükür. Bana nasip ettiği emanetini -tüm sorunlara rağmen- ancak koruyacak olan O'dur dedim.  Rabbime dayandım. Hala daha dayanmaktayım. İnş. 2 ayım kaldı. Sayılı zamanda bir türlü geçmek bilmiyor! 

Küçük hanımın kıyafetleri elden geçecek, eksikler belirlenecek,  yıkanıp, ütülenecek, çantamız hazırlanacak Allah'ın izniyle. Son ayımızda da inş. halılarımızı yıkamaya veririz ve temizliklerimizi hallederiz Allah'tan başka bir mani çıkmazsa! Kalan zamanımızda hazırlıklarla daha da hızlanacaktır tahminimce...Yeterki 2 ay daha dursun şu minik melek!

Allah'tan Hatice Büşra'nın gribi ağır geçmiyor. Çok şükür Rabbime. Malesef babaannemizde de benim gribimin aynısı seyrediyor. Evde bakıma muhtaç çocuk olunca kalan enerjimizi ona harcamaya çalışıyoruz. Rabbim inş. yardımcımız olsun, Şafi ismi hürmetine şifa eylesin.

Aslında kandil günü iyiydim fakat kendimi yorunca hastalığım tekrar nüksetti. Yani iyileştim deyip siz siz olun birden her şeye atılmayın. Gerçi bir bakıma atılmak durumundaydım o zaman. Hastalık elini, ayağını yavaş yavaş çekerken geriye baktıkça şükrediyorum bugünüme. En büyük zenginlik sağlık! Bunu tekrar tekrar anlatıyor Rabbim elhamdülillah. Sağlık olmadı mı hiç bir şeyin tadı yok. Sağlıklı oldu mu yediğin yemeğin tadı var, elindekilerin ayrı bir tadı var ama insanoğlu nankör vesselam bu halet-i ruhiyeden çıkınca çabuk unutuyoruz malesef. Dilerim Rabbim unutturmasın. 

Böyle deyince aklıma arkadaşın anlattığı şu olay geldi: Çok yakından tanıdığı iştahlı bir arkadaşı varmış. Lokantaya girmiş. Oranında piliç çevirmesi meşhurmuş. Demiş bana 2 piliç ama sırayla getirin soğuk soğuk yemeyeyim. O gelen piliçleri iştahlı iştahlı yerken gerilerde onu takip eden gözlerden habersizmiş. Hesabı ödeyeceği sırada bir el uzanmış " evladım demiş hesabını ben ödeyeceğim!" abi şaşırmış. Amca benim param var demiş. Yaşlı adam evladım demiş. Ben fabrikaları olan bir adamım fakat hastayım her şeyi yiyemiyorum. Sen tavukları yerken ben şurada bir tabak çorbayı içemedim. Öyle iştahlı öyle güzel yiyordun ki, senin yerinde olmak için tüm servetimi verirdim. Ben kendim alıp yiyemiyorum, bari seninkini ödememe müsade et demiş.

Kiminin parası yok yiyemiyor, kiminin parası var gene yiyemiyor... Rabbim cümlemize sağlık, afiyet nasip etsin inşallah.

***

Uzun zamandır canım tramisu istiyordu! Dışarıda satılanların içinde genelde likör oluyor ve tek dilimide bana çok pahalı geliyor. Ayrıyeten dışarıda çıkıp yemek daha zevkli e haliyle bende çıkamıyorum! Eşim alayım dese de dışarıdakilere güvenemediğimden ve hadi zor zahmet yapayım da doya doya yiyelim diye düşündüm. o kadar yaptım sonra bir güzel fotoğrafını çektim ve ilk dilimini kendim yedim :)) Tek acı olan yani hasta olduğum için ağzımda tat yok :( Bu yüzden ne yedim hiç bilmiyorum.

,

Hatice Büşra'dan önce bir hayli pasta yapıyordum. Tramisu da bunlardan biriydi. Yapmaya yapmaya insan unutuyor, elinin performansı bile düşüyormuş meğer. (Ben bunları yazarken Hatice Büşra'da yatağın içinde uyuyarak yuvaklanıp duruyor kuzucum benim:) ) Bunlarla ilgilenirken ve yapmak isteyipte yapamadıklarımı düşündükçe acaba iki bebekle hayat nasıl olacak diye de düşünmekten kendimi alamıyorum! Umarım doğumdan sonra en kısa zamanda her şeyimiz rayına oturur. Allah'ım yardım etsin bana ve tüm ihtiyacı olan kullarına....


Neyse lafı çok uzattım gene. Gelelim tarifimize... Tarif Portakal Ağacı Sevgili Hatice'ye ait :)



Malzemeler: 

  • 1 adet kakaolu pandispanya 
  • 1 çay fincanı sıcak su
  • 2 yemek kaşığı nescafe
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • üzeri için kakao ve türk kahvesi
Kreması için:

  • 4 su bardağı süt
  • 1 yumurta
  • 3 kahve fincanı un
  • 3 kahve fincanı şeker
  • 1 pk labne peyniri
Yapılışı: 

  1. 1 çay fincanı sıcak suya; nescafe ve şekeri (yada 3'ü bir arada olabilir) katalım karıştırdıktan sonra pandispanyamızın iç yüzlerini ıslatalım.
  2. Kreması için; yumurta ve şekeri iyice çırpalım, unumuzu ilave edelim ve çırpmaya devam edelim. sütümüzüde yavaş yavaş ilave ederek topak kalmayacak şekilde çırpalım. 
  3. Orta hararetli ateşte sürekli karıştırarak muhallebi kıvamını alana kadar pişirelim. Muhallebimiz göz göz olunca ateşten alabiliriz. 
  4. Muhallebimiz biraz soğuduktan sonra labne peynirimizi ilave edip mikserle hızlı ayarında bayağı çırpalım.
  5. Kremanın yarısını pandispanyamızın iç kısmına dökelim ve yaydıralım. Pandispanyamızın diğer kısmını üzerine kapatalım ve kalan muhallebimizle her tarafını  kaplayalım. 
  6. Son olarak süzgeç yardımıyla pastamızın üzerini kakao ve birazda türk kahvesi ile kaplayalım. 
  7. Buzdolabında en az 4-5 saat dinlendirdikten sonra servis yapabilirsiniz. Tramisu bekledikçe daha lezzetli oluyor bana göre. O yüzden 1 gece bekletirseniz daha da güzel olacaktır.
NOTLAR: 

  • Sade  pandispanya ile daha hafif oluyor fakat ben kakaolu pandispanya ile daha çok seviyorum. 
  • Klasik ölçülerden kendi pandispanyanızla yaparsanız daha da tadına doyulmaz tramisunuz olur.
  • Kakao ölçüsünü vermedim çünkü üzerini ve yanlarını kaplarken ne kadar kakao gidiyorsa koyuyorum. Türk kahvesini ise bir çimdik kadar kendim serpiştiriyorum.
  • Ben pandispanyayı biraz fazla ıslattığım için (ıslatamadığım yerlerine tekrar nescafeli karışım hazırladım. Bu seferde biraz fazla ıslatmışım) keserken kremasıyla kakao görüntüsü birbirine bulaştı o yüzden görüntü için kusura bakmayın.





Bu arada yukarıdaki deva Üstad Hazretlerinin hastalar risalesinden alıntıdır. Bu kısmı çok hoşuma gittiği için paylaşmak istedim. Aslında hepsi ayrı bir şifa, ayrı bir derman. Normal zamanımızda devamlı yapıpta, hastalık zamanında yapılamayan (farzların dışında) ibadetler için ne kadar üzülsekte,  Rabbim öylesine merhamet dolu ki hastalığımız vesilesiyle yine yapmış sevabı veriyor. Yeter ki kul sabretmesini bilsin ve şekvaya düşmesin.

Nitekim ikinci devada: "...Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekvâ (şikayet) etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha (Efendimizden (SAV) dosdoğru rivayet edilen sözler) vardır.  Hattâ bazı sâbir (acı ve sıkıntıya katlanan) ve şâkir (Allah'a şükreden) hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin (olgun, kemal sahibi) bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ( Allah`ın izni ile bâzı büyük insanlara Kur`ân`dan öğretilen, geçmişe, bugüne ve yarınlara âit mânevî keşifler) ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî (Kötü hâlini anlatarak şikâyet etme.) değil, teşekkür et.


 el-Elbânî, Sahîhu Câmii's-Sağîr, 256.

Geçenlerde okuduğum bir yerde de Allah bir kuluna rahmet etmek istediği zaman onu sıkıntıya düşürürmüş ve o kuluna dua kapısını açarmış diye bahsediyordu. Ne güzel bir nimet. Keşke o sıkıntılı anlarda bunu iyice görebilsek, unutmasak. Çünkü Rabbimiz duamıza icabet etmek istiyor ne mutlu! Hatta diyordu ki normal zamanımızda dua nafile ibadet hükmünde iken, sıkıntılı zamanlarda farz hükmündedir. Bu yüzden böyle anlarımızda bu fırsatı kaçırmamalıyız :)

Tüm bunlar birleştirildiğinde insanın hastalığına, düştüğü sıkıntısına binler şükür etmesi ve uyanık bir kul olarak pusuya yatmış şeytanın ağına düşmeden, şekva etmeden bu imtihanını tamamlaması en büyük nimettir. Evet O türlü çeşit bahanelerle bize cennetin kapısını aralıyor, fakat kul kendi elinin tersiyle ısrarla istemiyor. Allah öyle olmaktan hepimizi korusun inşallah. Nitekim "kuluna zulmetmez Mevlası, kulun çektiği kendi cezası..."

Rabbim cümle sıkıntıda olan kullarını rahmetinden ayırmasın inşallah. Herkese hayırlı pazarlar diliyorum :) Muhabbetle, sağlıcakla ve sevgiyle kalın... 

4 yorum:

Adsız dedi ki...

bloguma hosgeldınız sevgili arkadasım ellerınıze saglık tıramusuyu sızden alacagım tarıfle tekrar dneyecegım zıra cok nefıs gorunuyor ellerınız dert gormesın..

tadınadoyamadım-dilek dedi ki...

Beytiyecim Ellerine sağlık

Tiramisuyu çok sevenlerdenim.Bende
ama kalori hesabından uzak kalmaktayım :)

Prensese kavuşunca boşuna dertlendiğini anlayacaksın.
Rabbim yardım etsin

**sema** dedi ki...

Allah yardımcınız olsun.. Sağlıklı bir şekilde bebeğinize kavuşmayı nasip etsin inşaallah..
Tiramisu da çok hoş görünüyor.. Ellerinize sağlık.. Sevgiler..

muhabbetsofrasi dedi ki...

geçmişler olsun

hastalık gelmeden sağlığımızın kıymetini bilemiyoruz malesef Efendimiz'de öyle demiyor mu :(

Rabbim dermansız dert vermesin
Buda geçer ya HU

tiramisu en sık yaptığım pastalardan
Hatta arkadaşlarım da sık sık yapmamı ister

Bu aralar pek yapmıyorum eee yeni şeyler keşfetmek lazım değil mi :)

Elinize sağlık çok güzel görünüyor ama
Rabbim ağzımızın tadını bozmasın
Şafi ism-i şerif'i ile şifa ihsan eylesin