30.5.08

KUTLU HEDİYELER VE ELMALI TURTA

Hepinize merhaba :) Geçtiğimiz nisan ayı bildiğimiz üzere Kutlu Doğum Haftası'ydı. Hatta ayıydı. Önceden hafta olarak kutlanan bu kutlu güzel hafta, artık nisan ayı olarak kutlanıyor elhamdülillah. Kutlu Doğumdan kalan görüntüler vardı bilgisayarımda... Bilgisayarımı temizlemeden önce resimleri burada da yayınlamak istedim. Hem belki sizlere bir fikir olabilir...
Turtalarımı tek kişilik kalıplarda hazırladım. 10 adet çıktı. Sarı jelatinle kaplayıp turuncu rafya ve süslerle renklendirdim. Uçlarınada minik fermanlar hazırladım. Efendimiz'in (SAV) güzel ahlakı ile ilgili güldeste yazılarından aldım ve iliştirdim. Şirketteki arkadaşlarım çok beğendi. Onların beğenmesi beni çok mutlu etmişti:) Gece 2'ye kadar sürdü hazırlamam. İş yerinden zaten geç çıkıyoruz. İnsanın gönlünden herşey geçiyor ama malesef yapmak için zaman lazım :(
Neyse tarife geçelim :) Tarif sevgili Portakal Ağacı Haticeme ait. Fakat nedense bu tarifi oradan bulamadım tekrar:(

Elmalı turta
Hamuru için:
  • 1 pk. yumuşak margarin (ben tereyağ kullandım )
  • 4 yemek kaşığı toz şeker
  • 1 adet yumurta
  • 1 pk. kabartma tozu
  • Aldığı kadar un (hamur kulak memesinden biraz daha sert olacak)

İç Harcı İçin:

  • 3-4 orta boy elma
  • 1 tatlı kaşığı tarçın (yada damak zevkinize göre ekleyin)
  • 3 yk toz şeker (ben pudra şekeri kullandım)
  • 1 su bardağı iri dövülmüş ceviz
  • 1/2 su bardağı kuru üzüm

Yapılışı:

Hamuru için belirtilen malzemeleri bir kaba alıp, yoğuralım. Unu azar azar ilave ederek... Hamur kulak memesinden biraz sert olmalı. Aksi halde hamura şekil vermekte zorlanabilirsiniz. Hamurumuzu ikiye bölelim ve yarısını ayrı bir kaba alıp dolaba donması için kaldıralım.

Elmalarımızı rendeleyelim ve hafif suyunu süzdürüp bir kaba alalım. Tarçını, şekeri, üzümü ve iri dövülmüş cevizlerimizi ekleyip karıştıralım.

Hamurumuzu merdane yardımıyla açalım. Hafif yağlanmış orta boy borcama döşeyelim. Yanlara doğru 1 cm pay vererek şekillendirmeye çalışalım. Hamurumuzun üzerini tamamen iç harcı ile kaplayalım.

Donmuş hamurumuzu dolaptan alalım ve üzerine rende yardımıyla rendeliyelim. 180 derece fırınımızda üzeri pembeleşinceye kadar pişirelim. Soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri serpelim.

Ben tek kişilik kalıplara yapıp, merdane ile kalan hamuru açtım ve pizza hamuru kesicisiyle hamurlardan şeritler kestim. Kesilen hamurların kenarları tırtıklı tırtıklı oldu ve kalıpların üzerlerine bu şeritleri hasır gibi ördüm.

Püf noktaları:
  • Dolaptaki hamurun donması için 1-2 saat beklemek gerek. Beklemek istemiyorsanız benim gibi şeritler keserek hasır örgü şeklini uygulayabilirsiniz.
  • 2. alternatif hamura biraz daha un ilave ederek sert bir hamur elde edip rendeleyebilirsiniz. Tadının gideceğinden korkmayın çünkü üzerine purdra şekeri serptiğinizde aynı tadı elde etmiş oluyorsunuz. Çok daha tatlı isterseniz iç malzemesine biraz daha şeker eklenebilir ama bence böyle yeterli...
  • 3. alternatif ise hamuru parçalar halinde koprarın. Rendenin geniş kısmına koyun ve oradan bastırın. rendelenen hamurlar, hamurun yumuşak olması sebebi ile biraz zor düştüğünden elinizle aldırıp, hamurun üstüne döşeyin.
  • Orta boy yuvarlak borcamda ince hamurlu çok güzel bir turta elde edebilirsiniz. Siz hamurun daha kalın olmasını istiyorsanız standart orta boy tart kalıbını da kullanabilirsiniz.
  • İç harcını pişirmiyorsunuz. Fırında hamurun arasında gayet güzel pişiyor :)

Afiyet, şeker, bal, kaymak olsun inşaAllah :) [Bunu yaptıklarımı yiyen herkese söylemeyi çok seviyorum]

Bu resimde arkadaşlarıma hazırladığım kutlu hediyelerden bir kare... İçlerinde Efendimiz'le ilgili kitaplar mevcut... İnşaAllah beğenmişlerdir ve en önemlisi okumuşlardır. Canlarım hepinize mutlu, huzurlu, bereketli bir hafta diliyorum:) Allah'a emanet olunuz...
Sevgilerimle...

27.5.08

Etkinder ve Geçmişten Kalan Kermes Görüntüleri...

9 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde arkadaşlarla birlikte, Etkinder Derneğinin düzenlemiş olduğu programa katılmıştık . Çok güzel bir programdı. Programdan sonrada gıda kermesi düzenlendi. Belki geldi-geçti ama o günün hem burada hatıra kalmasını hemde sizlerle paylaşmayı istiyorum.

Çalışan kadın (özellikle çalışan anneler) ve günlerin getirdikleri ile ilgili Psikolojik Danışman (ismini unuttum) konuşma yaptı. Bu konuşma benim için gerçekten çok güzeldi. Bazı yerlerinde hem güldük, hem düşündük....
Özellikle inşaAllah geleceğin anne adayı olarak şu konuşma ilgimi çekmişti:
Toplumda oluşan karmaşık kişiliklerden dolayı anne-babanın özellikle çocuklarına karşı sergiledikleri davranış şekilleri çok önemli bunu hepimiz biliyoruz. Çocuğun ilk öğretmeni anne ve babasıdır nede olsa. O yüzden de çocukları küçükten baba ve anne adayı gibi yetiştirmeliymiş insan. Peki bu nasıl olacak?
Özellikle kız evlatları babalarına daha çok ilgi duyup, annenin hep önüne geçmeye çalışırlar. Mesela bazı kız çocukları vardır süslenirler babasına gibi... Böyle bir durumda da akıllı bir babanın orada yapması gereken hareket "ayy kızım bugün ne kadarda güzelsin, tıpkı annen gibi. Yada sofrayı toplamaya yardım ediyor diyelim. Ne güzel aynı annen gibi yapıyorsun gibi vs.." diyerek annesini örnek gösterip, "annelik" duygusunuda çocuğa aşılamış oluyormuşuz. Tabii akıllı bir annede oğlunda bunu yapmalıymış. Ama diyor bazıları napıyor "hehe gördün mü bak çocuk beni daha çok seviyor. Çocuk seni istemiyor. Hangimizi daha çok seviyorsun?" Deyip anneyide küçük düşürüyor. Yada bu şekilde davranan annelerimizde olabilir... İleriye yatırım yapılmalıki insan çocuk annesini yada babasını örnek alsın.
***
Birgün nasrettin hoca eşekten düşünce, başına toplanmışlar. Hocam birşeyiniz var mı, size doktor çağıralım demişler. Oda yooook demiş bana eşekten düşen birini çağırın benim halimden ancak o anlar demiş :))) Çocuklarda farklı hareketler görüldüğünde hemen psikoloğa gitmektense o yaşları ve evreleri atlatmış annelerle yaşananları paylaşıp, fikir alınmalıymış. Nitekim kendiside bunu yapıyormuş. Oğlunda farklı şeyler gördüğünde arkadaşıyla paylaşıp, onun deneyimlerinden yararlanıyormuş. O yüzden diyor fikir alış-verişine önem verin. Nasrettin Hoca misali :)

*** Evet, aklıma gelenlerden birkaçını yazdım. Daha fazla yazıp, sizleride sıkmayayım...

Arada skeçler oldu. Ses kalitesi çok iyi olmadığı için bazı yerlerde pek bir şey anlamadık ama yinede emeği geçen herkesi tebrik ediyorum...

En sonunda da Melda Bekcan Hanım geldiler. Çok güzel hoş sohbet oldu. Kendisi çok şirin biri. Onu yakından tanımakta çok güzeldi.

Melda Hanım ilerleyen dakikalarda çocukların büyük ilgi odağı oldu. Resme baktığınızda 2 çocuk görebilirsiniz ama 3 çocuk var :))) Diğeri sol tarafında :)

Evettt.. Gelelim kermes resimlerine... Kermes resimlerini aslında önceden sağolsun şerifecim yayınlamıştı. Bende kendi sitemde tekrar yayınlamak istiyorum.

Bundan bir dilim almadığıma çok pişman oldum:( Ama ogün çok yemiştik. Herkesin eline, emeğine sağlık...

NOT: Etkinder'in şu an yeni etkinliği kan bağışı kampanyası... Özellikle ender bulunan kan grupları keşke bu kampanyadan haberdar olsa... Bir abimizin kana ihtiyacı olmuş. Negatifmiş ve malesef bulunamamış :( Eğer Bursa'dansanız, tanıdığınız varsa yönlendirirseniz çok memnun olurum yada bulunduğunuz yerde kan bağışında bulunun...Bayanlar hassas olduğu için eşlerimiz yada çevremizdeki beyleri, uygunsa teşvik etmemiz daha doğru olur sanırım. Nerede olursanız olun 1 kan 1 can kurtarabilir....

Kan vermenin bir insana sağladığı yararları buradan okuyabilirsiniz. Hepinize mutlu, huzurlu, sağlıklı günler dilerim...

Allah'a emanet olun :)

23.5.08

Topraktan fışkıran ‘her derde deva'lar... ve Semizotu Salatası

"İkişer - üçer içtiğiniz ilaçlar aslında bağışıklık sisteminizi hiç de olumlu etkilemiyor. Oysa neredeyse her çeşit bitkinin yetiştiği Türkiye'de, birçok şifalı ot bulabilir ve bazı rahatsızlıklarınızı doğal yollardan tedavi edebilirsiniz. Tabii ki tıbbı bir kenara atmaktan bahsetmiyoruz, ancak ufak araştırmalarla, belki de evinizin bahçesinden fışkıran bu ‘her derde deva'lardan faydalanma şansını yakalayabilirsiniz. Üstelik onları sadece içmek zorunda da değilsiniz, bazılarını afiyetle yiyebilirsiniz de!"
Diyerek, alıntı bir yazı ile başlamak istiyorum yazıma... Sanırım bu konuda kayınvalidemi örnek verebilirim. Otların çoğunu tanır ve kendi kendinin doktoru biridir çoğu durumda. Evimiz uludağın eteklerinde sayılır bu yüzden bazı otların çıktıkları zamanda ot avına çıkarlar kayınpederimle:) Hatta yeni öğrendiğim bir ot var oğul otu. Limon gibi mis gibi kokuyor. Strese iyi geliyormuş. Çay gibi içebilirmişiz. Herşeyi en ince ayrıntısına kadar değerlendiren kayınvalidem yani annem enginar yapraklarından, kiraz sapına, sinir otlarına kadar her şeyi kurutur ve saklar :) Hatta bazı önemli gördüğü otları lazım olur diye bahçemize ekti onlarda yemyeşil maşallah tutmuşlar:) Annemin bitkilerle ilgili kitabı var ordan öğrendi çoğunu... Bizde işte ucundan öğreniyoruz:)
Neyse gelelim semizotuna...Semizotunu pek sevmesemde (yemeğini vs.) salatasına bayılıyorum. Sabahları şirkette kahvaltımı yapıp, çayımı yudumlarken, bu arada çayımı içene kadar blogları dolanıyorum. Yararlarından bahsetmişti bir arkadaşımız (kim olduğunu hatırlamıyorum). Aslına bakarsanız o zaman öğrendim yararlarından bazılarını:) Yani sevdiğim için yiyordum, yararını bildiğimden değil :) Bende birkaç araştırma yaptım sizlerle paylaşmak istiyorum. Sanırım Rabbimizin bize ihsan ettiği nimetleri yerken faydasınıda öğrenmek lazım ki daha fazla tüketelim dimi:)
Şimdi semizotu ile ilgili yazımıza devam edelim...
Anayurdu Hindistan olan semizotu, tüm dünya ile ülkemizde yaygın olarak yetişmekte ve yetiştirilmektedir. Semizotugiller familyasından olan semizotu, C vitamini ve demir bakımından oldukça zengindir. Sebzeler arasında en fazla miktarda omega-3 içerdiği anlaşılmıştır. İçeriğinde kuzukulağı asidi bulunduğu için tadı mayhoştur.Semizotunun, mide ve bağırsak kanamalarında ve peklikte (kabızlık) çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir bozukluğu ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.
Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor. Ayrıca özellikle yaz aylarında hem lezzetli hem de hafif bir mezedir.

BESİN DEĞERLERİ

100 gr. taze semizotunun besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 2 gr. protein; 3,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 1,4 gr. lif: 4 mgr. fosfor; 40 mgr. kalsiyum; 0,2 mgr. demir; 80 mgr. sodyum; 45 mgr. potasyum; 180 IU A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini ve 8 mgr. C vitamini.
Tarif vermemize gerek yok aslında meze olarak yenen salatasını bilmeyenimiz yoktur belkide :) Yinede verelim :)

Malzemeler:

* 1 demet semizotu * 1 kase yoğurt * 2 diş sarımsak * 1-2 kaşık mayonez (isteğe bağlı) * Damak zevkinize göre tuz * ve salataların vazgeçilmezi zeytinyağ

Yapılışı:

* Semizotlarının ayıklayıp, yıkayıp süzelim. Yapraklarını bir kaseye alalım. (biz rast gele doğradık) * Sarımsakları ezip, yoğurta ekleyelim, mayonezi ve tuzuda ilave edip karıştıralım. Ayıkladığımız semizotu yapraklarını ilave edip tekrar karıştıralım. * Servis kasesine alıp, üzerine zeytinyağını gezdirelim.

Herkese afiyet olsun. Hepinize mutlu, bereket dolu hafta sonları dilerim. Allah'a emanet olun inşaAllah...

22.5.08

TATLI YİYELİM TATLI KONUŞALIM VE FRAMBUAZLI CHEESECAKE

Herkese merhaba :)

Ne zaman eşimle alışverişe gitsek kendimi pasta malzemeleri reyonlarında buluyorum:) Yoğun ve stresli iş hayatıma sıkıştırdığım denemelerim bana tüm yorgunluğumu unutturuyor. Pasta ve yemek denemelerim tüm stresimi alıyor. Bu yüzden yeni tarifler için bu reyonları karıştırmak bana farz oluyor:) En çok sevdiğim şey ise denemelerimin kobaylar tarafından (Biricik eşim ve ailem) beğenilmesi :)) Genelde misafirlerim geleceği zaman hiç yapmadığım lezzetleri deniyorum ki ilerleyen zamanlarda tercihen bilerek yapabileyim.

İşte geçen hafta canım Gizem'cim ve nişanlısı için (O şimdi asker) sabahın 3'ünde denediğim cheesecake:) Evet sabahın körüydü ama bir haftadır nasıl, hangini yapabilirim diye araştırırken Sevgili Haticemin meyve soslu cheesecake tarifini denemeye karar verdim. Malzemesi biraz külfetli ama kafama koyduğum için alışverişe gittiğimizde eşimin koymuş olduğu kotayı aşmadan aldık :)))

Tadı biraz ağır fakat tatlı severler yoğun kıvamlı bu tatlıyıda beğeneceklerdir. Kocaman pasta 3 günde bitti. Herkesin nasibi varmış ki misafirlerimiz, eşimin ve benim ailem, yengemler herkes nasiplendi :)) Kimse kimsenin nasibini yiyemiyor halbuki bizim eve tatlı dayanmaz:) O yüzden bereketlide bir pasta diyebiliriz. Tarife geçelim...

Malzemeler:

Tabanı için:

  • 2 pk burçak bisküvi
  • 125 gr yumuşak margarin (ben tereyağ kullandım)
  • Yarım su bardağından biraz fazla kırılmış fındık (yoksa kullanmayadabilirsiniz)
  • Bir tutam tarçın

Kreması için:

  • 3 su bardağı toz şeker
  • 3 yumurta
  • 1 pk vanilya
  • 3 kutu labne peynir (ben 550 gr labne aldım)
  • 3 kutu pınar beyaz

Üstü için

  • Frambuazlı & çilekli jöle
  • Donmuş frambuaz (yada siz nasıl arzu ediyorsanız koyabilirsiniz üzerine herşey yakışır.)

Yapılışı:

  • Bisküvileri rondodan geçirin. İçine tarçını, fındıkları ve margarini ekleyip yoğurun. Yağlanmış kelepçeli kalıba harcı yayın ve kaşık yardımıyla düzleyip bastırın. Bunu yaparkende yanlara doğru 1-2 cm kadar yükseklik bırakın.
  • Yumurta ve şekeri çırpın. Vanilya ve peynirleride ekleyerek mikserin önce yavaş sonra en yüksek hızında çırpmaya devam edin.
  • Kremayıda kelepçeli kalıbımıza döküp, önceden ısıtılmış fırında pişirin. Ben ilk önce 200 derecede pişirdim. Sonra ısıyı 180 dereceye düşürdüm. Bu halde toplam 40-45 dakika pişiriyorsunuz.
  • Jöleyi tarife göre pişirip içine donmuş frambuazları ekliyoruz ve soğumaya bırakıyoruz.
  • Piştikten bir saat sonra cheesecakeki kelepçeli kalptan çıkartıyoruz ve üzerine sosumuzu döküp buzdolabında bir gün dinlendiriyoruz. Dayanamazsanız 4-5 saat sonra da yiyebilirsiniz :)

Püf Noktaları: Keki hazırlarken iyi karıştırmalısınız ama bu işlemi abartmamalısınız aksi halde baloncuklu olur.Olursa da kek piştikten sonra ortası çökebilir. (Genelde en sık rastlanan sonuç) O yüzden çırptıktan sonra ne olur ne olmaz şöyle bir kabımızı silkeleyip kaşık yardımıyla da 1-2 karıştırın ki kabarcıklarımız gitsin.

Fırından çıkardığımızda cheesecakekimizin ortası cıvık olmalı. Hatta kalıbınızı şöyle bir ufak sallayın hımbıl hımbılsa tamamdır :) Pişmedi diyerek fazla pişirmeyin, çünkü dolapta donup zaten, sertleşiyor.

Kekimizi fırının ızgara kısmında pişirdiğimizden, pişirdiğimiz bölmenin bir kademe altına mutlaka tepsi koyun. Kalıptan akan damlaların önüne bu sayede geçmiş olursunuz. Bu işlemi unutmayın sakın :)

Bu arada peynirler cheesecakeki yoğun kıvamlı yaptı. Dilerseniz azaltıp tadını hafif, görüntüsünüde ince yapabilirsiniz. Ben bir sonrakini öyle denemek istiyorum. Hem malzemeyide azaltmış oluruz ama böyle de harikaydı:)

***

Eveeeett..Tatlımızı yedik, şimdide biraz tatlı konuşalım. Aşağıdaki resim benim en sevdiğim resimdir. Hatta bu resim şuanda evimde! Canım arkadaşım uğurböceğim Şerifem bana geçen yıl doğum günümde ahşap bir tepsiye bu resmi, üzerinede resimlerimizi bastırmış. O kadar mutlu oldum ki... Mutfağımda camımın önünde duruyor. Beğenerekte kullanıyorum "Canım" tekrar teşekkür ederim... Resme ithafen birde şiir ekleyerek tatlı sohbetimizi şimdilik noktalıyorum... Allah'a emanet olun :)

Onun aşki yakar kül eder beni Bu aska ben düşmüşüm yeni Her gönül seviyor candan seveni Gönlümün sultani medinededir

Gözlerim doluyor içim yanıyor Halimi görenler mecnun sanıyor Bu gönül aşkına zor dayanıyor Gönlümün sultani Medinededir

Keşke şiirdeki mecnun olabilseydim....................

21.5.08

BİR AŞK

Medine'nin kadınları hem güler yüzlü, hem de güzeldirler. Ancak Hifa Hatun başka güzeldir ve bambaşka gülümser. Öylesine sıcakkanlı ve öylesine samimidir ki kadınlar onu canları gibi severler. Oğlu, abisi, erkek kardeşiolanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazıları beylerine ister. Onu ciddiciddi sıkıştırır, araya hatırlıları koyup, izdivaç teklif ederler.

Hifa Hatun'un methi hızla yayılır ve çoook uzaklara gider. Bırakınhekimleri, tüccarları, vezirler, sultanlar sıraya girer. Ancak o Necaşi gibibir İmparatoru bile reddeder sadece ve sadece Allah'ın rızasını diler.

Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar serer... Kimicevahirler döker... Yüz kızıl tüylü deveyi getirip kapısına bağlayanları mısorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne atanları mı?

Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin huzuruna çıkıp 'EyAllah'ın Resûlü' der, 'bana cennete götürecek bir şeyler öğretsene.' Doğrusuo, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) 'gündüzleri oruç tut' ya da 'geceleri namaz kıl' gibi bir tavsiyede bulunacağını sanır amaServer-i Kâinat 'Önce evlenmen lâzım' buyururlar 'zira bununla dinininyarısını emniyete alırsın!' Hifa, büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve 'siz kimi münasip görürseniz ben ona razıyım' der.

Mâlum, o sıradan bir hanım değildir ve onu nikahına alacak erkeğin de 'özel'olması gerekir. Lâkin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kırar. Her zamanki gibi basit ve pratikbir çare bulur 'yarın sabah mescide ilk gelenle evlen' buyururlar. Buteklifi herkesin hoşuna gider, talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür, kendilerince hazırlık yaparlar.

Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate almaz. Zira o fakirve kimsesiz biridir. Evi yurdu yoktur ve karnını zor doyurur. Kah ağaçaltlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine kıvrılır. Uzun boyuna rağmen o kadar zayıftır ki, rüzgar sert esse ayaklarını yerden kaldırır.

Ama bakın şu işe ki o gece Allahü teâlâ bütün sahabelere derin bir uykuverir, Hifa Hatun'un talipleri gözlerine çöken ağırlığa yenilirler. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zamanki gibi imsaksökerken mescide gelir ve büyük bir merakla talihli sahabeyi bekler.

Nitekim mescidin eşiğinde bir gölge uzar ve Süheyb içeri girer.Resulullah Efendimiz namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp neticeyi bildirir.Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul eder.

Efendimiz güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar. Sonra şanslısahabeye döner 'Ey Süheyb' buyururlar, 'şimdi hanımına bir hediye al ve tut elinden evine götür.'Suheyb Radıyallahu anh ellerini çaresizlikle iki yanaaçar. 'İyi ama' diye mırıldanır, 'benim ne bir dirhem gümüşüm, ne desığınacak evim var.

'Hifa Hatun kocasının boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem gümüş olan süslü bir heybe gönderir ve 'filanca yerdeki köşkümü sana hediye ettim' der.Alemlerin Efendisi çok hislenir onlara hayır dualar ederler.

Süheyb, o gün Medine sokaklarında dolanır durur, akşama doğru utana sıkıla konağa sokulur. Kendisi için hazırlanan muhteşem sofradan ya bir, ya ikihurma alır ve 'Ya Hifa' der, 'biliyorum sen benim için bulunmaz birnimetsin, ben ise senin için sadece mihnetim. Ben şükretsem gerek, sen sabretsen gerek. İster misin şu geceyi taat ve ibadetle geçirelim ziraEfendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) 'Cennette yüksek bir çardak vardır.Orada yalnız şükredenlerle sabredenler otururlar.' buyurdular.

Ve öyle de yaparlar. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatır, kalplerini zikrile aydınlatırlar. Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimizeanlatır ve onları Allahü teâlânın cenneti ve cemaliyle müjdeler.

Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz Suheyb'i yanlarına oturtur 'EySüheyb' buyururlar 'geceki halini sen mi anlatırsın ben mi anlatayım?'Süheyb gözlerini kucağına indirir, zor duyulan bir sesle 'Allahın Resulü en iyisini bilir' cevabını verir.

Efendimiz onlara 'ne mutlu size' gibilerinden bakar, 'İkiniz decennetliksiniz' buyururlar, '... ve Allahü teâlâyı göreceksiniz!' Süheybderhal secdeye kapanır ve 'Ya Rabbi!' diye yalvarır, 'o ki beni mağfiret ettin, günahlara bulaşmadan canımı al!'

Allahü teâlâ bu yanık duayı kabul eder, Suheyb, secdede kalakalır. Mesciddebulunanlar ağlamaklı olurlar. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) 'Size daha şaşılacak bir şey söyliyeyim mi? Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti' buyururlar.

Namazlarını, yüzü suyu hürmetine yaratıldığımız o yüce Server kıldırır.İkisini yanyana toprağa bırakırlar. Baş uçlarına küçük bir tahta çakar.Birine 'Şükredenlerden Suheyb' yazarlar, öbürüne 'Sabredenlerden Hifa!'...

Rahmeti yerleri ve gökleri kuşatan Rabbim bizede hayırlı ölümler nasip eylesin inş. Allah-u teâla...

19.5.08

MUTLU HUZURLU HAFTALAR VE ALACA ÇORBA

Yöresel yemeklere hasta biri olarak farklı tatları denemeye açığım. Özellikle Gaziantep yemeklerini çok beğeniyorum. Bence mutfak konusunda mükemmeller. İnternette dolaşırken bir yerde rastlamıştım. Her ile ait yöresel yemekler, tatlılar vs. seçilmiş. Genelleme olarak üç-beş yemek, o ilin yöresel yemeği ilan edilirken, bazı illere ait bir şey bulunamamış, Gaziantep yöresine ait ise 285 (yanlış hatırlamıyorsam) adet yöresel yemek bulunmuş. Yani tescillenmiş :) Mutfağının ne kadar zengin olduğunu buradan da görebiliriz. Görende beni Gaziantepli sanır ama biz Bursa'nın yerlisiyiz :)
Not: Alaca çorba aintabsofrası'na aittir.
Malzemeler
  • 1 su bardağı buğday
  • 1/2 su bardağı yeşil mercimek
  • 1/2 su bardağı nohut ( ben yarımdan biraz fazla ekledim)
  • 1/2 çay bardağı zeytinyağ
  • 1 yemek kaşığı biber salçası
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 3-4 kurutulmuş biber (ben eklemedim)
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 1 çay kaşığı pulbiber
  • 1 tatlı kaşığı kuru tarhun
  • karabiber, tuz

Hazırlanışı

  • Nohutu, buğdayı bir gece önceden ıslatın. Ertesi gün nohut ve buğday yumuşayana kadar pişirin.
  • Nohut, buğday ve mercimeği ben fazlaca ayrı ayrı haşlayıp tek pişirimlik ayırıp, buzdolabı poşetlerine koyuyorum. Çalıştığım için eve geldiğimde hemen yapabileceğim farklı çorba olmuş oluyor. O yüzden Nohutu, mercimeği ve buğdayı tencereye alıp üzerine sıcak su ekledim. (Tahminen bir litreden biraz az) Sonra aşağıdaki adımları takip ettim.
  • Üzerine suda erittiğimiz salçayı, kuru biberleri, yarım halka şeklinde doğranmış soğanlarımızı ekliyoruz. Suyu az gelirse biraz daha ekleyebilirsiniz.
  • (Eğer yeni haşladıysanız nohutu ve buğdayı, üzerine mercimek, yarım halka soğanlar, kuru biber ve salçayı ekleyip az geldiyse sıcak suyu ilave ediyoruz.)
  • Yemek kaynadıktan sonra altını kısıp soğanlar yumuşayana kadar pişiriyoruz. Pişmesine yakın tuzunu ve karabiberini ekliyoruz.
  • Zeytinyağını bir tavada ısıtıp çorba kepçemizin içine döküyoruz ve kuru tarhunla, pulbiberi içine koyup tenceremize alıyoruz.

Tarhun bizde olmadığı için -hatta adınıda ilk defa duyuyorum- eklemedim. İnternetten araştırdım ekşimtrak bir baharat çeşidiymiş. Tarhun koymadığımız için sanırım tadı çok yavan oldu bu haliyle. O yüzden içine limon suyu ekledik biz. Bu haliylede güzeldi :)

Herkese mutlu, huzurlu, hayır dolu bir hafta diliyorum...

15.5.08

DAVET SOFRAMIZ VE EVİN BEREKETİ MİSAFİR

Evett Bismillahirrahmanirrahim diyerek ilk yemek yazıma başlamak istiyorum :) Blog camiasında herkes o kadar maharetli, pratik güzel şeyler yapıyorlar ki bu camiadan öğrendiğim çok şey var. Tabii başta portakal ağacı Haticem geliyor :) Ben zaten seviyordum da onun sayesinde mutfağıma daha da bağlandım diyebilirim. Allah razı olsun herkesden.
Dün çok sevdiğim arkadaşım hatta kardeşim Gizem'le nişanlısı bize geldiler. Misafir evin bereketi, neşesidir. O yüzden evimde misafir ağırlamayı, onlarla hoş sohbet etmeyi çok seviyorum. Dün akşamda benim için çok güzeldi.
Bir yerde misafirle ilgili şu yazıyı okumuştum. "Misafirlerimize cân-ı gönülden ilgi göstermek ve gerekli ikramı yapmak, dinimizin ve kültürümüzün bizlere bıraktığı en güzel miraslardan birisidir. Ayrıca, tanıyalım veya tanımayalım evimize, şehrimize ya da memleketimize gelmiş olan insanlara dini, milleti, kültürü ne olursa olsun güler yüz ve en güzel ilgiyi gösterip bizlerden hoşnut olarak ayrılmalarını sağlamak, Yüce Rabbimizin razı olduğu bir davranış olacaktır. "

Onlar için hazırladığım menü: -Alaca Çorba
-Milföy Kebabı (İsmini eşim uydurdu:) halbuki ben milföy çanağında sebzeli misket köfte demiştim:) Ama buna herkes çok güldüğü için eşimin bulduğu isim orjinal geldi siz ne dersiniz?
-Şehriyeli pilav
-Zeytinyağlı yaprak sarma
-Vişne sulu salata (Bostana) -Semizotu salatası -Meyve soslu cheesecake

Alaca çorba sevgili aintab sofrasına ait, cheesecake ve vişne sulu salata sevgili portakal ağacına ait, milföy kebabı tarifini ise canım kuzenimden aldım. Herkese teşekkürler...

İlk resim denememdi. Eşimde tatlının fotoğrafını çekti onuda eklemek istiyorum tatlım benim :) Sofranın fotoğrafını ise Gizemcim çekti. Diğerlerinin fotoğrafını çekmeyi unutmuşum :(

Bir hadiste derki ; "Şu üç kişinin duası kesinlikle geri çevrilmez: Mazlumun duası, misafirin duası ve ana-babanın evladına duası. " Bu yüzden birine misafirliğe gittiğimde ev sahibesi için dua ederim yada bana misafir geldiğinde mutlaka dua isterim:)

Görüşmek üzere

Tarifler sonra :)

14.5.08

Herkese Selamün aleyküm :)

Sitemin içeriğinde tariflerimi, gezilerimi, duygularımı kısacası herşeyimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Madem ki ağırlıklı olarak mutfak maceralarım yer alacak o zaman ilk önce sofra duasıyla başlayıp, site açılışını bismillah diyerek yapıyorum :)
Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız!
Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını menbalarını göster.
Bizi makar-ı saltanatına celbet.
Bizi huzuruna al, bize merhabet et.
Burada tattırdığın leziz nimetleri orada yedir.
Bizi zeval ve tebid ile tazip etme
Sana müştak ve müteşekkir şumuti raiyetini başıboş bırakıp idam etme
Yarab kusurumuzu affet bizi kendine kul kabul et
emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.
Ruhumuzu cesedimize, kalbimizi nefsimize, aklımızı midemize hakim eyle!
Lezzeti şükür için isteyen kullarından eyle!
Yarab Resul-ü Ekrem Aleyhisselatı vesselamın bereketi hürmetine bize ihsan ettiğin maddi manevi rızıklara bereket ihsan eyle.
Amin Amin Amin velhamdülillahi rabbil alemin.
Sofra duasından sonra bir lokmadan kırk lokmaya kadar bir şeyler yemek sünnettir :)