25.12.08

BİR TAZİYE...

"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" O'ndan geldik yine O'na döneceğiz...
Merhaba Sevgili dostlar. Geçen gün Melekciğim aradı ve kısa bir telefon görüşmemizden sonra babasının trafik kazasında vefat ettiğini söyledi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Yalan dünya bitti işte abimiz için. Allah'ım gani gani rahmet eylesin.
Melekciğim baban nur içinde yatsın inş. Rabbim varsa günahlarını af ve mağfiret eylesin kardeşim. Hepimizin sonu orası sen zaten her şeyi biliyorsun. Fazla söze ne hacet.... Geride kalanlara sağlık versin sabır versin Mevlam...

17.12.08

ZEYTİN YAPRAĞINDAN ZİYARET :)

Herkese selam arkadaşlar!!! Yine arayı açıverdim :) Valla işteyken daha mı az yoğundum ne :) Neyse geçen hafta hemen bayram bitişi çok özel konuklarımızı misafir ettik. Sevgili Melekciğim ve eşi bizleri ziyaretleriyle çok mutlu ettiler ve 2 gün bizde kaldılar. Gönül isterdiki daha çok kalsalardı ama inş. ileride nasip olur belkide dimi Melekcim? en kısa zamanda tekrar görüşmeyi diliyorum.
Bayram öncesinden planladık sevgili Dilekciğim ve Melekciğim çekirdek aileleriyle birlikte bize geleceklerdi. Eşlerimizi tanıştırıp güzel sohbetler edecektik ama malesef son anda yaşanılan aksilikler yüzünden Dilek ve eşi gelemediler. Çok üzüldük ama nasip değilmiş dedik başka sefere inş. :)
Yemeklerimizi yedik cuma akşamı... Sonra hediyelerimizi aldık. Melekciğim bizi çok mahçup etti. Bir sürü hediye getirmiş. (Çok utandım) Halbuki ben sadece pişmaniye istemiştim :) Sonra sabahlara kadar hoş sohbet ettik, cumartesi günü kahvaltının ardından cami ve türbe ziyaretlerinde bulunduk elhamdülillah. Pazar günü kahvaltının ardından misafirlerimizi uğurladık. Rabbim tekrarını nasip eyleye inş. Çok tatlı bir oğlu var Allah nazarlardan saklasın inş. Bizi çok güldürdü :)))
Meleklerin gitmesiyle evimiz boş kaldı sanki. Çekilen kamera görüntülerini izleyince hemen özlediğimi farkettim Melek sizleri çok sevdik. Rabbim cennet komşusu eylesin inş.
İşte aldığım hediyelerim ve Menümüz...

Hoca Efendinin kitaplarını çok severek okuyorum. Rabbim ondan ebeden ve daimen razı olsun inş. Önümüze bilgileriyle ışık tutuyor. Bu kitabı bende yoktu. Evimde bir sürü kitap var (sırf eşimin yüzlerce kitabı var bodrumda duruyor malesef) ama malesef kütüphanem yok. Kendime has mini kütüphanem var gerçi ve kesinlikle elimin altında ilmihalim var. Her evde olmalı bence...

Bu tarz aksesuarları çok beğenirdim. En büyük olanını Gölcük'e gittiğimizde Melek benden habersiz almış. Tevafuk odur ki bende ona o sırada hediye beğeniyordum :))) Kalan ikisinide takımı bozmayayım diye getirmiş canım benim. Masrafa girmiş iyice :(

Pişmaniye en sevdiğim tatlılardan biri. Tatlı demek doğru mu gerçi bilmiyorum ama süper bir şey! Yemeye doyamıyorum :) 1 kutuyu tek başıma bitirdim :)) 1 kutu kayınvalideme 1 kutuyuda birlikte yedik afiyetle :)

Bu kaseyide Meleğin eşi almış bana. Çok teşekkür ederim. Böyle servis kaseleri çok ilgimi çeker. Artık salatalarımı bunda yapıyorum :) Aldığım hediyeler sevdiğim arkadaşlardan gelince gözümün önüne koyuyorum ki onları sürekli anıyorum :) Birde bize birkaç cd getirmişler. Bizim için klip hazırlamış eşi ama malesef bulamadım cdlerde. Cevşen Hatmini dinleyince göz yaşlarımı tutamadım. Çok duygulandırdı beni. Bugün adeta ağlama krizine girdim :))) Allah razı olsun herşey için Melekciğim. Buradan eşine ve sana bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Ettiğiniz dualar içinse ayrıca teşekkür ederiz. Gelelim masamıza...

Masayı Efendimiz'i (SAV) anımsattığı için gül yapraklarına bezedim ve 2 tane kurumuş gül koydum. Canım Efendim (SAV) Sen Peygamber'sin ne haddime Sen'i evimde ağırlamak. Layık mıyım ki Sana... En güzel Salat-ü Selamlar Sen'in üzerine olsun inşaAllah! Böyle ne zaman düşünsem Dursun Ali Erzincanlı'nın Gelseydin adlı şiiri gelir aklıma. Harika bir yorum lütfen dinlemediyseniz şöyle bir gözlerinizi kapatıp, huşu içinde bir kulak kabartın...

Baştan 6 kişilik hazırlanan masa yerini 4 kişiye bıraktı...

Menüdekiler:

- Sebzeli mercimek çorbası (İçinde kereviz ve maydanoz sapları, brokoli, havuç, soğan, sarımsak tabi mercimek ve pirinçte vardı.)

- Fırında nohutlu kuzu kebabı

- İnce doğranmış patates kızartması

- Şehriyeli pilav

- Yeşil mevsim salata

-Yoğurtlu kırmızı biber salatası (tabi kesinlikle yazdan közlenmiş biberleri kullandım. Hormonlu gıdalara hayır!!!)

-Kayınvalidemin yapmış olduğu burma baklava ve etimekli tatlı

Vaktim olsaydı keşkede çok şeyler yapsaydım. Dileklerde gelmeyince iki gün yedik yemekleri:) Aslında bir çorbanın ardından gönül isterdiki maklube ikram edeyim ama cesaret edemedim bana çok zor bir yemek olarak geliyor :))) Elimde hazır kurban etleri varken en kısa zamanda tüm aile bireylerini kobay olarak kullanacağıma şüpheniz olmasın :))))

Evimize gelen misafirlerden mümkün olduğunca dua almaya çalışırım yada bir yere misafirliğe gidiyorsam o hane halkı için mutlaka dua etmeye çalışırım. Nitekim hadislerde de mevzu bahis olmuştur ki: "Misafirin duası kabul olur" buyrulmuştur. Duanın kabul şartlarından bazıları ne olabilir diye sorarsak: " duaların kabul şartlarına geçelim. Evvela dua kabul çerçevesi dahilinde olacak. Sonra samimi ve günahsız bir ağızla olacaktır. Mümkünse abdestli ve helal lokma alınmak suretiyle bereketlenecektir. Mübarek mevkilerde özellikle mescit ve camilerde, mübarek zamanlarda özellikle ramazan ayı ve kadir gecesi, berat gecesi gibi mübarek gecelerde, namazlardan sonra özellikle sabah namazından sonra dua edilmesi kabule karin olması hikmet-i ilahiye ve rahmet-i ilahiyece matluptur. Bu şartlardan uzaklaşıldığı taktirde de duanın tesiri azalacaktır. "

Peki başka kimlerin duaları kabul olur? Okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum.

Hadislerde şu kimselerin yaptığı duaların red olunmayacağı haber veriliyor: Evine dönünceye kadar hacının ve gazinin duası. İyileşinceye kadar hastanın duası. Mü’min bir kimsenin, diğer mü’min kardeşi için gıyaben yaptığı dua. İftar edinceye kadar oruçlunun duası. Adaletli devlet başkanının duası. Babanın evladına duası. Esma-i Hüsna, salih ameller, peygamberler ve diğer büyük zatlar ile tevessül edilerek yapılan dualar. Misafirin ev sahibine duası. Mazlumun duası. Bu kabul olma dünya için olabildiği gibi ahiret hesabınada olabilir.Dua bir ubudiyettir. Bizim dualarda ki ana prensibimiz ibadet kastı ve gayesi hakim olmalıdır. Yoksa duayı sırf kabul edilmesi gereken ve ihtiyaç dilekçesi olarak görmek yanlıştır. Bazen bir şey için dua edilir. Fakat istediğimiz bu şey, zahiren kabul edilmez. Buna rağmen bizim duayı bırakmamamız lazımdır. Şayet istediğimiz şey elde edilse ve Cenab-ı Hak duamızı kabul etse nurun ala nur. Ama zahiren kabul edilmese bile biz “ duam kabul olmadı” demeyeceğiz. Aksine “ Allah bu duamı ahiretim için veya dünyada daha iyi bir şekilde kabul etti” denilir. Hakikaten bu dua boşa gitmedi, ibadet olması dolayısıyla ahirette mükafatını göreceğim diye duasını bırakmak değil, aksine daha fazla dua etmeye gayret ve şevk taşımalıyız. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerimde “bana dua edin size cevap vereyim” ( mü’min,60) buyurmaktadır. Bazıları bu ayet-i kerimeyi öne sürerek şöyle demektedirler: madem Allah “bana dua edin bende kabul edeyim” demiştir. Neden çokça dua ettiğimiz halde bazıları kabul edilmiyor. Devamı için tıklayınız.

En kısa zamanda gezi notlarımızı ve tarifleri yayınlamaya çalışacağım Pazar gününe kadar ortalıklarda yokum. Anneme gidiyorum. Öpüyorum hepinizi arkadaşlarım. Allah'a emanet olun inş.

6.12.08

Arefenin yeri başkadır...

Bugünlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.Bu on gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır:
Arefe günü tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)
Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe günü kardeşi Hz. Aişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:
“Orucunu boz” dedi. Hz. Aişe:“Resulullahın (s.a.v.), ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı edeyim?” dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)
“Keffaret olur”, günahları örter, affettirir, demektir. Bizim gibi neredeyse bir günah denizinde yüzen ahir zaman Müslümanları için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? İşte af ve mağfiret fırsatı!
Başka bir rivayette ise Hz. Aişe şöyle demiştir:“Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 460)
Demek ki, bir günlük arefe orucu, üç yıllık normal günlerde tutulan oruç sevabına denktir.Efendimiz, bugünün faziletini şöyle anlatır:
“Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve gerekse âhiret ile ilgili olarak Allah’tan bir şey isterse, Allah onun dileğini karşılar.”
Yine konuyla ilgili bir hadis şöyledir:
“Arefe gününden daha faziletli bir gün yoktur. Allahü Teala o gün, yer ehli ile meleklere karşı övünür ve (Arafat’taki hacıları kast ederek) şöyle buyurur:
Kullarıma bir bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler. Bu hâlleri ile onlar, rahmetimi ümit etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar. Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.'
’Melekler derler ki:
Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan kadın da öyle.
’Allahü Teâla şöyle buyurur:
‘Onları da bağışladım.’
Arefe günü olduğu kadar, hiçbir gün cehennemden daha çok azat edilen olmaz.”
Bu arada şunu hatırlatalım: Hadislerde zikredilen Zilhicce'nin ilk on gününden maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce'nin onuncu günü Kurban Bayramı’nın birinci günüdür, bugün oruçlu olmak caiz değildir; ancak o gün de ibadet günüdür. Müstehap olan oruç, Kurban Bayramı’ndan önceki ilk dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramı’nın gecesi dahildir. Çünkü geceler önce gelmektedir.Ayrıca Zilhicce'nin sekizinci gününe “terviye günü” dokuzuncusuna “Arefe günü”; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) “nahr=kurban günü”, ondan sonraki üç güne de “teşrik günleri” denilmiştir.
Bu günlerde kazası olmayanlar, beş vakit namaza ilaveten nafile ibadetlere de ağırlık vermelidirler. Kazası olanlar ise daha çok kaza namazları kılmalıdırlar.
Cemil Tokpınar
HEPİNİZE HAYIRLI BAYRAMLAR DİLERİM ARKADAŞLAR. RABBİM TÜM İBADETERİMİZİ KABUL ETTİĞİ İBADETLERDEN, TÜM DUALARIMIZIDA HAYIRLISIYLA KABUL ETTİĞİ DUALARDAN EYLESİN. CÜMLEMİZİN KESTİĞİ KURBANI AHİRETDE BİRER BURAK OLSUN İNŞ. HAKİKİ BAYRAMLARA ERİŞMEK DİLEĞİYLE, BAYRAMINIZ BAYRAM OLA...
RABBİM YENİSİNE DE ERDİRSİN İNŞ. TATLI BOL MUHABBETLİ BAYRAMLAR...
SELAMETLE

5.12.08

ZEYTİNYAĞLI BARBUNYA VE EVİMİZİN BÜLBÜLÜ :))

En sevdiğim zeytinyağlı yemek, zeytinyağlı taze barbunyadır. Her gün yapıp önüme koysalar herhalde gıkım çıkmaz:) Canım annem çok güzel yapıyor. (Geçen gün çok sevdiğim için yapıldı) Her defasında annem gibi olmuyor diyordum ama bu defa yakınladım sanırım. :) (Bu arada yazdan buzluğa koyduğum barbunyaları pişirdim.)

Malzemeler:

* Yarım kg. barbunya

* 1 adet orta boy havuç (soyulmuş ve küp küp doğranmış)

* 1 adet orta boy soğan

* 1 diş sarımsak

* 1-2 adet biber (bahçeden çıkan son biberleri doğradım)

* 1 çb. kaşığı biber salçası

* 1 çb. kaşığı domates salçası

* yarım çay bardağı zeytinyağ

* yeteri kadar tuz ve sıcak su

Yapılışı:

1) Soğanımızı ve sarımsağımızı yemeklik ince ince doğrayalım ve tenceremize alıp (ben toprak tencere kullandım), zeytinyağı ile biraz kavuralım.

2) Soyulmuş ve küp küp doğranmış havucumuzu ve ince kıyılmış biberlerimizi ilave edip karıştırmaya devam edelim.

3) Salçalarımızı ekleyip biraz daha karıştıralım ve hemen arkasından barbunyalarımızı ilave edelim.

4) Barbunyalarımız biraz sararınca sıcak suyumuzu ilave edelim. (Üzerini biraz geçecek kadar) Pişmeye yakın tuzumuzu ekleyelim. Suyunuz yetersiz kalırsa sıcak su ilavesiyle yemeğinizi biraz daha kaynatabilirsiniz.

Afiyet olsun :)
Evet buda bizim tatlı mı tatlı evimizin tatlı neşesi Haylaz'ımız :) Kuzenimin tabiriyle limon. Benim tabirimle bülbül:))) Eşim geçen sene doğum günümde saahın 7 sinde kuşu getirmişti.
- Ay ne tatlı bir kuş bu :)
-Senin için aldım canım, doğum günün kutlu olsun.
-Ay bunun saçlarıda var ya:))) ney bu
-Kanarya.
-Yaramaz çocuklara benziyor. Haylaz çocukları andırıyor.
-Evet :))) (gülüşmeler)
Bunun adı haylaz olsun :)) (gülüşmeler)
Sonrada pazar günü sabahın 7 si olduğu için uyuyakalmıştık. Eşim Çinde iken kardeşimle kuzenim bana gelmişlerdi. Kuşumuz evin maskotu gibi birşey. Saçlarından dolayı:)) Haylaz sinirlenince ve üşüyünce kendini şişiriyor ve kocaman yuvarlak bir limona benziyor:) Kuzenimde limon olsun adı dedi ama herşeye rağmen ben onu bülbülüm diye seviyorum. Günün belirli saatlerinde ötüyor. En çok öttüğü zaman sabah gün ışımaya başladığında oluyor. Çok güzel öttüğü içinde bülbülüm diye seviyorum :)
Eşim kuşun ötüşüne farklı bir boyut getirdi tabi sonradan:) Onun beni sevdiğini söylemesi dünyada en çok mutlu olduğum anlardan birisidir. İnsan ne kadar hareketleriyle belli etsede benim ruhum tatmin olmak bilmiyor ısrarla duymak istiyorum napayım:)))
Eşime bir gün yine böyle ısrar edince, kuşun her ötüşünde seni sevdiğimi anla dedi :))) Bu arada bülbülüm pek yerinde durmadığı için ancak bu fotoğrafı çekebildim.
Hepinize şimdiden güzel hafta sonları dilerim arkadaşlarım. Bu mübarek günleri ihya edenlerden olmak ümidiyle...
Selametle...

3.12.08

SUSAMLI TAVUKLU SALATA VE KURBAN HAKKINDA BİRKAÇ KELAM

Eşim tam bir salata canavarı. Önüne hiçbirşey koymayıp bir tabak dolusu salata koysanız onunla yetinir :) Akşam yemeğinin yanına salata yapmaya karar verdiğimde dolapta sadece göbek salata, maydanoz, domates olduğunu gördüm. İlave olarak kuru soğan ve 1 diş sarımsağıda yemeklik doğradım. Az birşeyde tavuk göğsü varmış onlarıda haşlayıp, susama bulayarak kızarttım ve salatanın üstüne yerleştirdim.
Hayat koşturmacayla geçince dolapta ne, ne kadar kalmış unutabiliyorum. Yukarıda sanki dolabın içini ilk defa görmüşüm gibi anlattım da yadırgamayın hani diye diyorum :)))
Not: Salatayı güzel kılan şey tüm malzemelerin kuru bir şekilde harmanlanması ve özel sosla sunulması sanırım dimi :)
Aslında Carrefour'un yanında Eker Süt Çiftliği var. Buna benzer salatayı eşimle iş çıkışı oraya gittiğimizde yerdik. Bol yeşillik, mısır ve zeytin ile hazırlanan bu salatanın üzerine ızgara antrikot yada susamlı tavukla süslüyorlar. (Yeşilliklerle daha güzel oluyor) İsteğe bağlıda değişik sosları var. Orada yediğim pizzaların tadınıda unutamam. Bursalı arkadaşlara tavsiye olunur!
Sosu için: Biraz mayonez, biraz hardal, nar ekşisi ve zeytinyağını karıştırıp üzerine döktüm.
Evet kurban bayramı geliyor elhamdülillah. Herkesin evinde tatlı bir telaş olmasını diliyorum. Allah rızası için keseceğimiz kurbanların sırat köprüsünde bize birer binek olacağını unutmamalıyız. Artık günümüzde kurban parasını insanlara dağıtıp, vacib olan ibadeti şeytanın sağ taraftan yaklaşmasıyla terk edenler ne kadar da çoğaldı. En son bu konuya noktayı Diyanet koydu umarım bu düşünceye sahip olanlar dinlemişlerdir.
Yada kurban bayramını birer hayvan katliamı olarak düşünen insanlar unutuyorlar sanırım, marketten, kasaptan alarak tükettiği etleri, kıymaları! Hepimiz birer bilinçli insanız. Aslında mantıklarını kullanmaktansa araştırsalar neyin nasıl olması gerektiğini çözecekler. Herkesin mantığı farklı işleyebilir sonuçta. Kesin olan Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimizin emretmiş olduğu bir emri terk etmekle şeytanın tuzaklarından birine düşmüş olurz bu şekilde Allah korusun.
Kurban; Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek niyetiyle kesilen hayvan demektir. Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenab-ı Hakk’a hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunarak halka yaklaşmaktadır. devamı için tıklayınız.
Çok sevdiğim bir arkadaşım maddi sıkıntılar çekiyor. Zor şartlarda az kazanılan parayla belkide hayatını idame ettiriyorlar. Kurban bayramına kadar her gün kumbaraya 1 ytl aratak bayrama kadar 1 kurban parasını çıkartıyorlarmış. Ne kadar güzel birşey! Rabbimde takdir etsin inş.
İnsan yeterki istesin yapamayacağı şey yok ben buna inanıyorum. Borcu olupta kenarda köşede bir sürü altını olan bir insan pekala onuda satıp vacip olan ibadetini yerine getirebilir. Sonuçta kimin parasını nereden kaçırıyoruz ki değil mi? O'nun verdiğini yine biz O'na veriyoruz. Unutmayalım ki bugün Rabbisine ince hesap yapana, yarın Rabbi Rahim sırattan geçecek olanlara aynı muamelede bulunacaktır. Yani O'da ince hesap yapacaktır. Ebedi hayatımızı geçici dünyaya tercih etmeyelim. Gücü yeten varsın 1 taneyle yetinmesin inş.
Kurban Kesmek Kimlere Vâcibtir?
Bir kimseye kurban kesmenin vâcib olması için, şu şartların bulunması gerekir:
1 - Müslüman olmak. 2 - Hür olmak. 3 - Mukîm olmak. Seferî (yolcu) olmamak. 4 - Fıtır sadakasını vâcib kılan zenginliğe sâhip olmak. 5 - Âkıl ve bâliğ olmak. Bu beşinci şart, İmamlar arasında ihtilâflıdır. Bâzılarına göre kurbanın vâcib olması için âkıl ve bâliğ olmak şart değildir. Zengin olan çocuk ile akıl hastalarına da kurban düşer. Velîleri onlar namına onların kurbanlarını keserler. Zekât ve fıtır sadakası için nisab miktarı 80 gram altın ile 561 gram gümüştür.
Zilhicce ayını boş geçirmeyelim arkadaşlar. Gücü yetmeyen en azından arefe günü oruçlu olsun inş. Çünkü Arefe günleri oruçlu olmak, bir yıllık günahlarımıza kefarettir. Arefe günü ve bayramın birinci günü çok önemlidir. Biz ademoğlu işlerimizi hep arefe gününe bırakırız halbuki o günün ehemmiyetini bir bilsek elimize bir dünya işini bile almakdık herhalde... Görüşlerinizi merak ediyorum paylaşır mısınız? :)
Selametle dostlar...

2.12.08

TERBİYELİ TANELİ SEBZE ÇORBASI

Herkese hayırlı günler diliyorum. Rabbimizin bizlere emaneten verdiği bedenimize iyi bakmak hepimizin boynunun borcu. Kötü alışkanlıklar dışında, bu devirde birde kötü gıdalardan (katkılı, hormonlu) da uzak durmak sanırım çok önemli. Bu hormonel gıdalar insanların sürekli hastalanmasını sağlıyor. Bazen erkekler derler ya hani (sürekli kadınlar hastalandığı için sanırım:) ) aaaah ah nerde o eski toprak. Yada yaşlılar da der " biz önceden böyle hastalanmazdık" vs. şimdi marketten aldığımız hazır gıdalar katkılı, pazardan, özellikle de market manavlarından aldığımız yiyecekler hormonlu olunca nasıl hastalanmasın bu millet diyesi geliyor insanın. Özellikle hanımlarımızın çok bilinçli olması gerekiyor. Çocuklarını yetiştirmeleri açısından onların bilinçli olması çok önemli. Çünkü geleceğin neslini yetiştiriyorlar! Çalışırken yemek hazırlamak zor. Hele birde çalışma saatleri fazla olan bir işte iseniz bu daha da zor. Hazır gıdalara yönelme daha fazla oluyor malesef. Allah herkese kolaylıklar versin diyorum. Kışın satılan yaz meyvelerine ve sebzelerine dikkat etmek gerek. Önceden bunları çok önemsemezdim ama sağlığım için artık kış sebzelerini, meyvelerini kışın yaz için olanlarını da yazın tüketiyorum. Kısacası mevsiminde tüketmek lazım geliyor herşeyi. Emanete sahip çıkarız böylece inş. dimi? :) Yine çok uzattım konuyu. Hakkınızı helal edin. Neyse biz tarife geçelim. Tarif sevgili Hatice'ye ait. Üzerinde biraz değişiklikler yaptım. Sebze severler için harika bir çorba. heleki kerevizin bol olduğu şu günlerde bol vitamin depolu çorba tarifini paylaşmak istiyorum sizlerle...

Malzemeler:

* 1 adet orta boy havuç

* 1 adet orta boy kereviz ve yaprakları

* 1 adet patates

* 2-3 çorba kaşığı kırmızı mercimek

* 2-3 çorba kaşığı pirinç

* 1 çorba kaşığı un

* 1 adet orta boy soğan

* 1 yumurtanın sarısı

* yarım limon

* yeteri kadar su ve tuz

*yarım çay bardağı kadar zeytinyağ

Yapılışı:

1) Havucu, kerevizi, patatesi ve soğanı ayrı ayrı ince ince küp küp doğrayalım. Minik küpler halinde olmasına özen gösterirseniz iyi olur. Pirinci ve mercimeklerimizide yıkayıp tüm malzemeleri birbirinden ayrı bir şekilkde hazır hale getirelim.

2) Tenceremize zeytinyağımızı ve soğanımızı alıp biraz kavuralım ve unumuzu ilave edip kavurmaya devam edelim.

3) Havucumuzu ve kerevizlerimizi ilave edip karıştırmaya devam edelim. Biraz kavurduktan sonra sıcak suyumuzu ilave edelim.

4) Havuç ve kereviz biraz yumuşayınca mercimek, pirinç, az bir şey kıymış olduğumuz kereviz yapraklarını ve patateslerimizi ilave edip yetersiz görüyorsanız biraz daha sıcak su ilavesiyle pişmesini bekleyelim. Pişmeye yakın tuzunu ilave edelim.

5) Çorbamızın terbiyesi için, yarım limon suyuyla (ekşiyi çok seviyorsanız 1 limonda olabilir), yumurtamızın sarısını karıştıralım. Çorbamızın suyundan terbiyemize yavaş yavaş ilave ederek, terbiyeyi ılıtalım ve pişmiş çorbamıza ilave edelim.

Hepinize afiyet şeker olsun.
Bu arada eşim kerevizden pek hoşlanmadığı için çok sevmesede yiyor. Sanırım onları biraz mecbur bırakmak gerek. Sonuçta her şey onlar için ve sağlık için dimi ama:))) Hayatında kereviz güzel değildir diyerek yemeyi bile düşünmeyen iki arkadaşımıda yoğun ısrarlarımla bu çorbayı yedirmiştim onlarda çok beğenmişlerdi bilginize :)
Allah'a emanet olun :)

1.12.08

PAZAR GÜNÜ KEYFİ VE ZİLHİCCE AYI...

Herkese mutlu, huzurlu bir hafta diliyorum... Çok şükür canım eşim 19 Kasım' da nihayet geldi. Rabbim yokluğunu bana hissettirmedi elhamdülillah. Öncelikle size yokluğumdan bahsedeyim. Arkadaşımın yoğun ısrarı üzerine 23 Kasım Pazar günü Afyon' a düzenlenen müthiş bir gezimiz oldu. Hiç hesapta yoktu.O günün güzelliğini hala tüm zerrelerimde hissediyorum. Umarım eşimlede gitmek nasip olur.
Ben evlendiğimde çocukluk arkadaşım biricik Nalan'ım Nevşehir'e taşınmıştı. Sürpriz bir şekilde Bursayı ziyaret etmesi üzerine dolu dolu birkaç gün geçirdik onunlada. Bol bol hasret giderdik, dertleştik. İnsanın aynı dili konuştuğu (duygu ve düşünceleri tamamiyle uyan) arkadaşlarıyla birlikte olması kadar güzel bir şey yok değil mi? Arkadaşım maneviyatım içinde güzel şeylere vesile olduğundan çok farklı bir yere sahiptir benim için. Allah ondan ebeden ve daimen razı olsun inş. Babam sağolsun beni hiç bir şeye gezmeye göndermediği için evlenene kadar çok doğru dürüst gezmiş bir insan değilim. Halbuki ne hayallerimiz vardı bende evlendiğimde artık sık sık görüşecektik. Malesef öyle olmadı nişanlandıktan sonra kendisi başka bir şehre gitti... Şimdide yarın Nevşehire dönüyor olması içimi ayrı burkuyor...Canım kardeşim...
Nalancığımla bayağı gezdik. Komşularımın ziyareti vs. derken, eşimi biraz boşladım gibi oldu sanki:) ve harika bir pazar geçirdik. Önce kahvaltı edildi. Sonrada patlamış mısır eşiliğinde film izlenildi. Akşam yemeği derken bilgisayarı paylaşamadığımızdan küçük bir münakaşa yaşandı ve pazar günüde geldi-geçti...
Bekarkende pazar kahvaltısı benim için çok özeldi. Hala pazar günümü eşim hariç pek kimseyle paylaşmak istemiyorum. İstisnalar hariç tabii. Belki bu konuda bencil görebilirsiniz ama napayım :) İnsanın tek baş başa geçireceği gün. Kendine vakit ayırabileceği gün diye düşünüyorum ben.
Pazar kahvaltısı dahil hayatımızdan şarküteri ürünlerini çıkardık. Mecbur kalmadıkça sosis, salam, sucuk tüketmiyoruz. Pastırma bazen olabilir. Kahvaltıda sadece kahvaltılık ürünleri tüketmeye özen gösteriyoruz. Bazen alternatif olsun diye birşeyler ilave ediyorum. Bu pazarda kuymak yapayım dedim. Eşim bir kere aldı bir daha almadı tüm tabağı ben yedim :)))
Kansızlık problemim olduğundan sabahları eşim için çay demliyoruz, benim içinde ıhlamur. Önceden gün aşırı yumurta yiyordum fakat öğrendim ki, protein fazla olduğu için haftada 2 defa tüketilmesi yeterliymiş. Günde 3 adet ceviz ve birazda fındık yiyorduk. Şu aralar pek yapmıyorum ama tekrar başlayacağım. Sağlıklı yaşam projesini başlattım. Keşke sağlığımı kaybetmeden evvel bunları bilseydim. Paylaşıyorum ama eminim sizler daha da bilinçlisinizdir. Çocuklar için daha da dikkat etmek çok önemli sanırım....
Buda kayınvalidemin kahvaltı için yaptığı bir şey. İçerisinde közlenmiş kırmızı biber, patlıcan, domates, rendelenmiş ve sotelenmiş havuç, zeytinyağ ve maydanoz var. Film izlerken patlamış mısır yemeye doyamıyorum. soğuk kış günlerinde patlamış mısırın kokusu kendine nasılda çekiyor insanları.

İzlediğimiz film Narnia Günlükleri 2 idi. 1. sini izlemediğimden eşime sürekli soru sordum. Sabırlı kocam benim:)) Bu hep yaptığım bir şey olduğu için :)

Akşam yemeği menüsünde ise

-Terbiyeli taneli sebze çorbası

-Közlenmiş kırmızı biber salatası

-Allah ne verdiyse salatası (Oktay usta gibi dedim:) Bu ismi çok beğeniyorum)

-Güveçte Nohut

-Şehriyeli Pilav

-Çıtır Börek

Son zamanlarda yemekten yarım saat sonra türk kahvesi içiyoruz. Önceleri köpüksüz olan kahvem artık köpüklü oluyor :) Köpüklü türk kahvesi yapan arkadaşlarımı yürekten tebrik ediyorum. Bana çok zor geliyor :)

Akşam arkadaşlarımla görüşeceğim için bugün size tarif veremiyorum. Fakat Zilhicce' den bahsetmek istiyorum.

Zilhicce

Kur'ân-i Kerim'de Fecr sûresinde "Ve on geceye yemin olsun." ifadesinde kastedilen on gece bazi kaynaklara göre Ramazan ayinin son on günü veya Muharrem'in ilk on günü olarak belirtilse de genel görüs, bu mübarek on günün Zilhicce ayinin ilk on günü oldugudur. Kamerî aylarin onikincisi olan Zilhicce ayi, Islâm'in bes esasindan olan hac ibadetinin yerine getirildigi aydir. Bu mübarek ayin 1'inden 10'una kadar olan zaman dilimi "leyali-i asere", yani on mübarek gecedir. 10'uncu gün ise Kurban Bayraminin ilk günüdür. Peygamber Efendimiz (sav) bugünlerin önemini söyle ifade ediyor: "Salih amellerin Allah'a en ziyade sevgili oldugu günler bu on gündür! Ondaki her bir günün orucu bir yillik oruca (sevapça) esittir. Ondaki bir gece kiyami (ibadetle ihya edilmesi) Kadir gecesinin kiyamina (ihyasina) esittir. Peygamber Efendimizin zevcesi Hafsa (r.a) diyor ki: "Resulullah (sav) dört seyi terk etmezdi: Asure günü orucu, Zilhicce'nin on günü orucu, her ay üç gün orucu ve sabahin iki rekât sünneti." Ebu'd-Derda (r.a) Zilhicce ayinin önemini söyle anlatiyor: "Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmali, çok sadaka vermeli, çok dua ve istigfar etmelidir. Çünkü Resulullah (sav): "Bu on günün hayir ve bereketinden mahrum kalana yaziklar olsun" buyurdu. devamı için tıklayınız.

Bu günlerinizi boş geçirmemeniz dileğiyle dostlar.

Hoşçakalın...

17.11.08

İŞTE GELDİM BURDAYIM :)

Herkese merhabaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa diye haykırmak istiyorum yazıma başlarken. Uzun soluklu kocaman mı kocaman bir ara verdim. Bu verdiğim arada hayatımda o kadar çok şey değişti ki... Yazacak anlatacak çoooook şeyim var :) Şimdilik çok kısa bir özet geçeyim inş.
Sevgili eşimle Ramazandan önce oturduk konuştuk ve işten ayrılmamın en doğru karar olacağını düşündük. Çok stresli bir işim vardı ve aynı yerde çalışıyorduk. Çok şükür doğru bir karar verdiğimize inanıyorum. Hayatımda yapmak istediğim çok şey var Allah ömür verirse e orada bulunduğum müddetçe bu olamıyordu malesef....Ramazan ayından birkaç gün önce işten ayrıldım. Ayrılma sebeplerimden en önemliside sık sık rahatsızlanıyordum.
Şimdi evimin sefasını sürüyorum Rabbim kimsenin evine cefa dolu günler göstermesin inş. Daha sonra sanki herşey çorap söküğü gibi geldi. Rahatsızlığıma bir teşhis koyuldu ve ardından geçirdiğim 15 dk lık bir operasyonla inş. sağlığıma kavuştum. Şubat ayında tekrar bir kontrolüm var. Allah kimseyi hastanelere düşürmesin inş. İşe yetişmek için yapılamayan kahvaltılardan sonra şimdi kendime daha çok dikkat ediyorum. Artık biraz daha bilinçlendiğimi sanıyorum tükettiğim besinlerin doğal olmasına özen gösteriyorum.
Çevremdeki çeşitli insanlarla yaşadığım problemlerden sonra beni üzenlerle, üzmeyenleri ikiye ayırdım ve anladım ki anadan öte kardeşten öte yar yokmuş insana. Tabi canım eşiminde verdiği desdeği unutamam. Allah hepsinden razı olsun inş. Neyse şimdi beni üzen insanlarla daha az görüşüyorum. Herşeyi Rabbime havale ettim. Bu dünya ne ki neyin kavgasını kimle yapayım ben? Çok şükür ki mevlama bir hesap günü var. Eğer bir hesap günü olmasaydı eminim insan ister istemez kötülükde dilerdi, intikamda güderdi ama bunların hiç birini yapmıyorum. Rabbim bilsin diyorum :) Açığımı arayıp, yüzüme gülüp, arkamdan konuşanlara yada ne bileyim doğruyu söylediğini düşünüp her defasında kalbimi kıranlara ne diyeyim ben ki? Kırgınım elbette bazılarına. diyeceğim tek şey "Her Söylediğin Hak Olsun, Fakat Her Hakkı Söylemeye Senin Hakkın Yoktur" Tek dileğim hatalarını anlamaları. Benim varsa bende anlayayım...
Neyseeeee hemen hüzün bulutlarını dağıtıyorummm!!! :)
Sevgili eşim, canım kocam Çin'e fuara gitti. Ordan Malezya'ya gitti. Şimdide Dubai'ye gidiyor. Allah nasip ederse yarından sonra yani çarşamba günü dönüyor. Bugün onu görmeyeli 25 gün oldu. 2 gün sonra nihayet gelecek Rabbim sağ-salim dönmesini nasip etsin inş. Ona çok güzel sürprizlerim var :) Zaten şunun şurasında evleneli 1 yıl oldu.2 ayını saymıyorum :) Giderken sabahın bir vaktinde uğurladığım için anlamadım pek ama sonradan biraz göz yaşı döktüm. 25 gün içinde benim gibi sulu gözlü bir insanın gelene kadar ağlaması lazımdı ama Rabbim çok şükür güç-kuvvet veriyor. Eşim birkaç kilo vermiş oralarda ve bol bol fotoğraf çekmiş. Gelince inş. sizlerle de paylaşırım. Her gün patates kızartması ve kahvaltı etmiş. Kız kardeşimle konuşuyoruz da diyorum o geldiğinde ona yemek olarak kahvaltı ve patates kızartması sunayım nasıl olurdu acaba:))) Her halde düşer bayılırdı :D Tabii ona her şeyin en güzelini sunmak istiyorum. Menü fikirlerinizi bekliyorum arkadaşlar :)
Bu arada Rabbim duama icabet etti. Eşim bana 2 tane fotoğraf makinesi almışşşşşşşşşşşşş :))) Ayyyyyyyyy çok seviniyorummmmmmmmmm!!!! bir tanesi profesyonel makine. laf aramızda profesyonel olanı pek beğenmedim çok kaba. Hatta eşimede söyledim oda biraz üzüldü sanırım:))) Çok istediğimi bildiği için fotoğraflarını gönderdi alınca. Hemen ekliyorum resimleri:) Bu arada en kısa zamanda fotoğrafçılık kursuna gitmeyi planlıyorum nasipse inş.

Birde dünya tatlısı iki blog arkadaşımla yüz-yüze görüşme fırsatını yakaladım. Onlarla iyki tanıştım. Rabbim arkadaşlığımızın devamını nasip eylesin inş. Onlar kim mi? Bloglarında da görmüşsünüzdür. Biri Sevgili Hemşehrim dilek, diğeri ise Canım Meleğim :) En kısa zamanda tekrar görüşmeyi umut ediyorum. Bu sefer üçümüzün birlikte olacağı bir gün hayal ediyorum. Eşim makinemi getirdiğinde inş. o zaman aldığım hediyelerle birlikte tekrar o günlerin nasıl geçtiğini birde ben payaşmak istiyorum...

Şu anda hayatımda en çok istediğim şeylerden birini yapıyorum. Kuran kursuna gidiyorum. Efendimiz (SAV) buyurmuşlardır ki "Sizin en hayırlınız Kuran öğrenen ve öğreteninizdir". İnş. bu hadise layık kullardan eylesin Mevlam bizleri... Allah nasip ederse Hat ve Ebru kurslarına da gitmeyi planlıyorum vakit bulabilirsem tabi:)) Günlerim koşturmacayla ve yoğun geçiyor. Bu yüzdende eşimin gittiğini pek anlayamadım desem yeri var. Sanki bir masal, bir rüyaydı herşey gibi ama nihayet geliyor son günler biraz daha özlemim yoğunlaştığı için canımın canını çok özledim.

Tabii sizleride çok özledim. İnş. bir daha bu kadar arayı açmam. Gerçi makinem olmadığı içinde biraz mızıkçılık yapıyordum ama geçti neyseki:))) Öpüyorum arkadaşlar hepinizi çok özledim Allah'a emanet olun inş.

Selametle....

NOT: Bu arada en kısa zamanda iade-i ziyatlerime başlarım nasipse. Yorumlarınız için hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum.

3.7.08

BİR KAÇ KELAM VE BİR ARA...

Selam arkadaşlarım. Bloğumu yeni açtım ve fotoğraf makinem hala yok biliyosunuz ki... Çok birşeyler ekleyemedim o yüzden de... Havalar çok sıcak ve dünya derdi de hiç bitmiyor o yüzden bende şöyle bir ara vereyim dedim. Şu aralar dualarınıza ihtiyacım var. O yüzden can olan candan olan dualarınızı eksik etmeyin üzerimden diyorum.
Not: Fotoğrafın neresi olduğunu bilen var mı? Yada ben sizi çok düşündürmeyeyim. Canlarım bu fotoğraf Bosna-Hersek'e ait. Osmanlı Devletine ait mimarilerin olduğu tarafı çekmiştim. Cami, hamam ve taş evler. Hala o evlerde oturanlar var:)
Oraya gidip Rabbimin yarattığı harika "sanat eseri" bir ülkeyi gördüğüm için, Rabbime çok şükrediyorum. Camilere namaz kılmaya gittiğimizde bazı kadınlar sürekli camiye gidiyormuş ve onlardan bir kaç tanesiyle konuşma imkanımız oldu. Göz yaşlarıyla anlatmaya çalıştılar bize yaşadıkları savaşı... Çok dua istediler...
Oradaki Türk okulunuda ziyarete gitmiştik ve öğretmenlerimiz göz yaşları içerisinde dualarınızı eksik etmeyin diyerek bizden dua istediler. Bosna Hersek'te bir bomba var. Her an pimi çekilmeye hazır :( Oraya gittiğinizde bunu hissediyorsunuz malesef. Bu gece ve hele ki bu mübarek günlerde lütfen dualarımızı müslüman kardeşlerimizin üzerinden eksik etmeyelim.
İnş. sizlerde bu güzel ülkeyi ziyarete gidebilirsiniz... Bir tarafta savaşın izlerini, bir tarafta mutsuz çehreleri, başka bir tarafta da Rabbimin yaratış mücizelerini ve eserlerindeki mükemmel incelikleri görebilirsiniz... Rabbim ben Sen'i övemem, Sen zatını övdüğün gibisin...."
Not: Arkadaşlar Ramazana kadar Allah rızası için hatim indiriyoruz. Aranızda hatimimize ortak olmak isteyen varsa bana mail atsın inş. tatlimutfagim@gmail.com HEPİNİZE HAYIRLI KANDİLLER... DUALARDA BULUŞMAK ÜMİDİYLE. ALLAH'A EMANET OLUN İNŞALLAH.

2.7.08

Esselamü Aleyküm ve Şükür Kavuşturana...

"Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan" "Yâ Rabbi, bize Recep ve Şaban'ı mübarek eyle ve bizi Ramazan'a ulaştır." * Her gün bu duâya devam edilir,
* Lâ ilahe illAllâh, kelime-i tevhidi her gün biner defa söylenir.
* Bu aylar feyiz ve bereketi nâmütenâhî olan aylardır.
* Receb hürmet, Şaban hizmet, Ramazan ise nimet ayıdır.
* Recep tevbe ve inâbet ayı, Şaban muhabbet, Ramazan ise karabet (yakınlık) ayıdır.
* Receb, cefâyı terk içindir. Şaban amel ve vefa içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir.
* Receb öyle bir aydır ki, Allâh Teâlâ onda kat kat sevâb verir.
* Şaban öyle bir aydır ki, onda keramet beklenir.
* Receb sabıkların, Şaban muktesiderin, Ramazan ise âsîlerin ayıdır.
* Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayıdır.
* Yıl ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yapraklanacağı, Şaban meyveleneceği, Ramazan ise meyvelerin toplanacağı zaman gibidir.
* Rasûlullâh - sallâllâhu aleyhi vessellem - buyuruyorlar: "Receb, Allâh Teâlâ'nın, Şaban benim ve Ramazan ümmetimin ayıdır." 7) Receb-i Şerif Mübarek üç ayların birincisidir. "Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban. Ve belliğnâ Ramazan."duası her gün en az bir defa okunmalı.
* Bu ayda yapılacak her hayırlı işin sevabı kat kat verilir.
* Bu ayda oruç tutmak pek faziletlidir.
* Sadaka vermek, fakirleri sevindirmek -Ramazan müstesna- diğer aylardan daha değerli ve daha ecirlidir.
* Bu ayda otuz rek'atlık nafile bir namaz vardır, kılınmalıdır.
* Bu ayın ilk Cum'a gecesi, Regâib gecesidir.
* Yırmiyedinci gecesi, Mi'raç gecesidir. Tevbe, ibâdet ve dualarla değerlendirilmelidir.
e. Regâib Gecesi
A. Recep Ayı ve üç aylar ile ilgili diğer yazılar için lütfen tıklayınız.
B. Recep Ayı ve üç aylar ile ilgili diğer yazılar için lütfen tıklayınız.
C. Recep Ayı ve üç aylar ile ilgili diğer yazılar için lütfen tıklayınız.
Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah...
Esselamü Aleyküm ; Şükürler olsun Yarabbi! Bu yılda eriştirdin bizleri üç aylara. "Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan" - "Yâ Rabbi, bize Recep ve Şaban'ı mübarek eyle ve bizi Ramazan'a ulaştır." [Her gün en az bir defa okunacak duadır] Sevdiklerimle, sevmediklerimle, dostlarımla, düşmanlarımla, bilenlerle, bilmeyenlerle, tüm Ümmet-i Muhammed ile tüm insan alemiyle ulaştır Yarabbi Ramazan-ı Şerif-e bizleri. Ulaştır ki olsun hepsinin, hepimizin şansı olsun bir daha bir kez daha kurtulmak için... Allah'ım ne olursun kalplerimizi "Senin" iman ateşin ile yak! dostumuza, düşmanımıza, bilenlere, bilmeyenlere bu günlerin ehemmiyetini önemini bir kez daha anlama fırsatı tanıdığın için sana şükürler olsun Yarab! Ey kalplerimizi evirip çeviren Allah'ımız halimizi en güzel hale çevir. Bizi nefsimizle bir an olsun yalnız bırakma Allah'ım. Ne olursun bizlere merhametin ile muamele et. Allah'ım düşmanlarımızı dahi eriştirdiğin bu mübarek günlerde, onların kalplerini iman nuru ile nurlandır ama onlar ki; kalpleri zift gibi kararmış bir daha aydınlanmayacaksa onları bildiğin gibi yap. Bizlere kötülük etmelerine izin verme Rabbim. Vatani görevini yapan erlerimizin üzerinden inayet elini eksik etme Allah'ım. Onlara güç-kuvvet ver. Onları düşmanlardan koru. Vatanımızı, milletimizi iç ve dış düşmanlardan koru Allah'ım.
Rabbim inş. bu mübarek günleri ihya edenlerden nasip eylesin inşallah bizleri.... İnş. günah defterlerimizin temizlendiği, sevap hanelerimizin ise bereket kazandığı günler geçirmeyi Rabbi Rahim bizlere nasip eder. Bu günleri Mevlam kurtuluş vesilesi kılmıştır. O zaman en iyi şekilde değerlendirmek nasip olsun...
VELHAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN.EL FATİHA!
Oruç tutmak için günler çok uzun ama velhasıl cennette ucuz değil. Günlerce aç-susuz yaşayan insanlarımız var biz nasıl olsa tekrar masalarımızı, harkulade yemeklerimizle donatıp, midelerimizi inş. dolduracağız... Ama onların öyle bir şansı yok... Bugünlerimizi Allah'ım aratmasın arkadaşlar. O yüzden inş. gücümüz yettiğince ibadetlerimizi yapıp oruç tutmayı nasip etsin Mevlacım...
Sizleri seviyorum. İnş. hepimizin kurtuluşu olur bu mübarek günler diyorum.
Allah'a emanet olun.
Haydin felaha.... :)
Kandilinizi şimdiden kutluyorum

30.6.08

SİNEĞİNDE BÖYLESİ:)))

Vallahi böyle sinekde ilk defa görüyorum:)))

25.6.08

KAHVALTI SOFRASI, GÜVEÇTE MANTARLI SUCUK VE BİR PAYLAŞIM...

Arkadaşlar hepinize merhaba:)
Bugün iş yerime kuzenim (halamın kızı) Fahriye ile kız kardeşim Fahriye geldi:))) Yanlış yazmadım ikisinin adıda Fahriye. Aralarında 2 ay yaş farkı var. Önce halamın kızı doğduğu için rahmetli babaannemin ismini koymuşlar sonra bizim Fahriye doğuyor ve babamda kendince annemin adını koyarım hesabını yaptığı için gidip nüfus cüzdanını çıkartıveriyor kardeşimin:))) Herkes şaşırıyor tabii ama zamanla alıştık. Nedenini soruyorlar bu hikaye her defasında tekrarlanıveriyor:) Tabii ikisi birbirine kısaca kardeş diyorlar:))) Oda ayrı bir komedi. Birlikte büyüdükleri için klasik kavgalar, saç yolmalar, birbirini ısırmalar yaşanırdı :) Halamla, annem her defasında yapma yavrum o kardeş, yapma kızım bak o kardeş, cicii :))) Sonuç şuanda birbirlerine isimleriyle hitap edemiyorlar bile :)
Aslında o minicik kafalar bomboş bir kaset gibi. Çocukların yanında konuşulanlara dikkat etmeli insan. Yaptığı hareketlere vs. Çünkü onlar öyle bir gözlemliyorlar ki herşeyi teeek tek kaydediyorlar. Bu noktoda da ailelerin yavrularına ve dahi çevredekilerinin onlara iyi örnek olmaları gerekir. Önceden değil ama şuanki nesil bence daha da bir bilinçli çocuk yetiştirmede.... Siz ne dersiniz? Tabii bu konuları anne olanlar daha iyi bilirler:)
Bu sofrayla bu kızların ne ilgisi var şimdi dimi:) Fotoğraflar kız kardeşimin cep telefonundaydı ve ancak aktarma fırsatı bulabildik. Bu sofra tam 2 hafta önce çekildi:) Canım kardeşim bende cuma, cumartesi kaldı ve pazar gitti. Onun hakkını ödeyemem sanırım. Rabbim ebeden razı olsun inşallah. Canım kardeşim Rabbim seni bahtından güldürsün inşallah. Cuma, cumartesi temizliklerimi falan yaptığı için kardeşim pazar günü eşimle ikisine güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim. Tabii birlikte edilen tek kahvaltı pazar olduğu için ayrı bir özeniyor insan.
Kahvaltıda normal kahvaltılıkların dışında patates salatası, pazılı börek, bahçemizden koparılmış mis gibi şeftaliler vardı. Yemekname dergisini bilmeyeniniz yoktur sanırım. Aylık severek takip ettiğim bir dergidir. Emeği geçen herkese buradan teşekkür ederim. Derginin bir sayısında beyaz peynire çörek otu ve zeytinyağ eklemişler. Bizimde kahvaltımızda vazgeçilmez bir yere sahip oldu bir defa denedikten sonra.... veee son olarakta güveçte mantarlı, domatesli, biberli, birazda tereyağlı sucuk:) Eşimle balayına Bolu-Abant'a gitmiştik. Harika bir yer. Umarım yolunuz düşer... Rabbim ne güzelde yaratmış. Nasılda herşeyi birbirine yakıştırmış elhamdülillah... Ağaçlar çok olduğu için her restourantta hamak zevkine erişebiliyorsunuz. Alabalık çiftlikleri meşhur olunca kiremitte yemek zevki kaçınılmaz oluyor. Kiremitte kaşarlı mantar ve alabalık yemiştik ve evimize dönerkende 1 kg. alabalık aldık zaten mübarek max 15 dk piştiğinden eve geldiğimde pratik bir yemek olmuştu bize.
Orada gördüğüm kaşarlı mantarı biraz değiştirdim.
Malzemeler:
  • 1 orta boy domates
  • 1-2 çarliston biber
  • 5-6 adet mantar (sapları ayrılmış ve yıkanmış)
  • 1 çorba kaşığı tereyağ
  • Dilimlenmiş birkaç sucuk
  • rendelenmiş kaşar

Yapılışı:

Fırınımızı 170 dereceye ayarlayalım. Kiremitimize mantarların şapka kısımlarını ve dilimlenmiş saplarını yerleştirelim tereyağını mantarların üzerlerine paylaştıralım. Fırınımızda ters-yüz yaparak 10 dk kadar pişirelim. Sucuklarımızı mantarların üzerine koyalım ve onlarıda arkalı önlü biraz pişirelim ve en üstüne küp küp doğradığımız domates ve biberlerimizi serelim. Bu şekilde de biraz pişirdikten sonra en üstüne rendelenmiş kaşarlarımızı ekleyip, kaşarlar eriyene kadar pişirelim.

Not: Eğer sucuk ağır gelir derseniz eklemeyebilirsiniz. Sadece kaşar ve mantar da ayrı bir güzel oluyor. Tavsiye ederim. Fotoğraf makinem hala yok bunlarda telefonla çekildi malesef pek güzel çıkmadı:( Bana dua edinnnnnnn ben fotoğraf makinesi istiyom yaa. Kocacım duyuyon mu:))))

Afiyet olsun :)

Bu arada sizlerle okuduğum ve çok hoşuma giden bir yazıyı paylaşmak istiyorum. Aranızda sızıntı dergisini okuyan var mı bilmem. Sızıntı aylık ilim ve kültür dergisi olmakla beraber içerisinde çok güzel bilgiler var. Mayıs ayının dergisinde "Anne - Çocuk Arasındaki Bağ", Dr. Hasan AYDINLI tarafından güzel bir yorum ile kaleme alınmış. Dergiye abone değilseniz olmanızı tavsiye ederim. Pişman olmayacaksınız inşallah:)

***

Anne ile bebek arasında o kadar mükemmel bir bağ vardır ki, bu bağ sayesinde bebekler, yüzlerce kişi arasından annelerini tanıyabilir; onlarca ses içerisinde annelerinin sesi ile sakinleşebilir. Anneler de çocuklarının ağlamasına ve çıkardığı ses şekline göre ihtiyaçlarını hisseder. Bebeklerin acıkması, korkması, canının yanması esnasında çıkardığı sesler, annelerde farklı reaksiyonlara sebep olur. Kısacası anne-bebek arasında oluşan bu insiyakî rabıta, anne karnından hayata uzanan bir köprü vazifesi görür. Bebekler bu vesile ile aileyi, çevreyi ve hayatı tanırlar. Bu köprünün sağlam olması ve zamanında inşa edilmesi mühimdir.

***

devamı için tıklayınız

Okumaya vaktiniz yoksa sızıntı dergisinin sitesinden her yazının sesli veriyonunu dinleyebilirsiniz.

Bugünde inşallah Rabbim Milli Maçta Aslanlarımıza yardım etsin. Onları korusun, inayet elini eksik etmesin mevlam. Amin...Hep birlikte dua edelim...

BEYTİYE

20.6.08

Bu zafer futbolla değil, 70 milyonun duasıyla kazanıldı

Bosna, penaltıları dualarla ağlayarak seyretti
Avrupa Futbol Şampiyonası çeyrek finalinde Hırvatistan ile karşılaşan Türkiye'nin penaltılarla rakibini saf dışı bırakması Bosna Hersek'te çılgınca kutlandı
Üç farklı etnik kimliğin yaşadığı Bosna Hersek'te Hırvatlar'ın sokakları süsleyip Türkiye'ye karşı zafer kazanacağı beklentileri Boşnakların, Türkiye maçına daha yoğun ilgi göstermesine sebeb oldu. Özellikle savaş sonrası Hırvatistan'dan getirilen Hırvat aileler sebebiyle yüzde 60'ı Hırvat olan Mostar kentinde yoğun güvenlik önlemleri alan Bosna polisi herhangi bir taşkınlığa izin vermemek için Mostar'a 2000 polis takviyesi yaptı.
Başkent Saraybosna'da tüm kafe, otel ve lokantalar maç için kimi yerde dev ekranlar kurup müşteri çekmeye uğraştı. Boşnakların maçın başlayacağı saatlerde üzerlerinde ay yıldızlı formalarla Türkiye'ye büyük destek verdikleri gözlendi. Kimi yerde Boşnak, Hırvat beraber maç seyreden Bosnalılar maç anında heyecanla destekledikleri takımı alkışladılar.
Maçın 119. dakikasında gelen gol ile büyük bir üzüntü yaşayan Boşnaklar, hüzünlü bir şekilde ayrılmak üzere kalktığı anda Semih Şentürk'ün uzatmaların uzatmasında attığı gol ile çılgına döndüler. Penaltı atışları sırasında ellerini kaldırıp dua eden Boşnaklar sonucun Türkiye lehine olması için adeta yalvardılar.
Bazı camilerde Boşnak imamlar cuma hutbesinde Türkiye'ye lehine cemaatten dua isterken Boşnak esnaflar ve taksiciler Türkiye bayrakları ile işyerlerini ve arabalarını süsledi. Boşnaklar 1992-1995 savaşında kendilerine büyük acılar veren Hırvatların, Türkiye tarafından elenmesini gece geç saatlere kadar kutladılar. "Türkiye Türkiye" tezahüratları ile ana cadde ve sokaklarda geç saatlere kadar maçı kutlayan Boşnaklar, sırada Almanya'nın olduğuna, onların da geçilmesi ile Türkiye'nin şampiyon olacağına inanıyorlar.
Cihan mikrofonlarına konuşan Türkiye'den gelmiş Türk misafirler, "Burası İstanbul mu, Saraybosna mı anlamadık" diyerek Boşnakların Türkiye sevgisi karşısında şaşırdılar. Bir futbol maçının 90 dakika dışında ne kadar anlamlı olduğunu Saraybosna'da yakından hisseden Türk misafirler, yaşadıkları coşkuyu geri döndüklerinde her yerde anlatacaklarını ifade ettiler.
MAÇIN NOTU 119 dakika boyunca sıkıcı bir filmi andıran karşılaşmanın finali adeta oscarlık oldu. Üzüntü ile sevincin son 3 dakika içinde gerçekleştiği mücadelede sonucu penaltılar belirledi. Hatalı gol yiyen Rüştü, son penaltıyı kurtararak kendini affettirdi.
NOT: yazılar zaman gazetesinden alıntıdır...
Hırvatların maç öncesi ve sonrası yaptıkları taşkınlıkları ise kendi kapasitelerini ortaya koydu. Aşırı alkolün etkisiyle Türk kardeşlerimize taşkınlık yapmışlar. Ne kadar iğrenç ötesi davranışlar... Onları kınıyorum. Futbolcularının ise gururlu mimikleri sahada taraftarların bizlere çektikleri yuhlar... milli marşımız okunurken özellikle... Bunlar ayıp değilde nedir arkadaşlarım? Bizim aslanlarımız ise ne kadar saygılıydılar hani övmek gibi olmasın:) Onlar maç sonunda göz yaşlarına boğulunca aslancıklarımız teselli bile etti:) İşte Türk asaleti. Taraftarlarımızın coşkusu ise muhteşemdi. Bizlerin gerçekten böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Rabbimin inayet elini sizde hissettiniz öyle değil mi? Çok duygulanıyorum. bize ne kadar haksızlık, taşkınlık yapsalar Rabbim Türk halkının dualarını geri çevirmedi elhamdülillah. Pen altılar atılırken canım aslan kardeşlerim, sıralanmışlar dua okuyorlardı. O kadar sevindim ki. Sonuna kadar biz Rabbimize sığındık ve mücadelenin zaferini bu şekilde yaşadık. Çok şükür...
Hırvatları zaten sevmiyorum. İçlerinde muhakkak iyileri vardır onlar istisna... Bosna-Hersek'e gittiğimizde onların müslümanlara yaptıkları iğrençlikler beni onlardan soğutmaya yetmişti zaten ki maçtada kalitelerini (!) ortaya koydular!!! Neyse tam bitirirken bende konuyu gerçeyeyim :)
Maçta uyuyakalmışım o kadar yorgundum ki. Eşimin kahkahalarına uyandım. Korktum resmen:))) Eşim öyle çok kahkahayla gülmez:) Sonra bende kalktım o son can alıcı dakikaları izlemiş oldum çok şükür. Zaten yine okuya okuya uyumuştum :))) Aynı şekilde uyanıncada okumaya devam ettim:)
Haydi Türkiye aynı zafer Almanya maçında da gelsin!!!!
Türkiyeeeeeeeeeeeeeeeeeeee! Türkiyeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee! :))

18.6.08

Pazar Sabahı Savaşları Lütfen okuyun...

Arkadaşlar şu aralar yoğunum. İnş. en kısa zamanda uğramaya çalışacağım sizlere... Mailime gelen bir yazıyı gönderiyorum size. Hal-i ruhiyetimize tercuman olmuş adeta bu yazı. Allah'a emanet olun görüşmek üzere...
***
PAZAR, GELMESİ iple çekilen bir gün. Çünkü pazar dinlenme günü. O gün öğleye kadar şöyle keyifle yatılacak. İş yok, güç yok. Ne dışarda çalışan insanlar için, ne de evde çalışan hanımlar için. Hafta içinin yoğun temposundan sıyrılma günü o gün. Pazar günü stres atma günü. Yorgunlukların, gerginliklerin atılacağı, haftaya dinç ve dinlenmiş olarak başlanacak biricik gün. Pazar tüm ailenin şöyle bir araya geldiği bir gün. Okullar kapalıdır. Çoğu işyerleri de öyle. Kimi evlerde evin çocukları yalnızca pazar günü babaları ile birlikte oluyorlardır belki de. Anne de çalışıyorsa buna anneyi de katmamız gerek.
Pazar günü bütün aile bireylerinin bir masa etrafında toplanıp kahvaltı ettiği biricik gün. Acaba, kaç aile pazar hariç sabah kahvaltısını evde yapıyor?
Pazar kendimize vakit ayırdığımız en önemli gün, kendimizle başbaşa kalabileceğimiz hayatı başka bir açıdan yaşayabileceğimiz nadide bir gün, beri yandan ailelerin ençok kavga ettikleri gün de pazar günü. Bunun nedeni herkes evde de ondan denilebilir. Ancak bu bir çelişkidir. Hem aile pazarı dört gözle beklerken, bir araya gelip birlikte hayatı bir gün bile olsa yaşamayı hayal ederken kavga edilir? Sonra bir araya sıkça gelmek, bir zamanı paylaşmak kavga sebebi ise aradaki ilişki de ciddi şekilde sorgulanmalı değil mi?
Pazar günü günler içinde seçkin bir yere sahip. Gelmesi dört gözle bekleniyor, doğru. Beri yanda pazar günü insanların en huzursuz günü. İnsanların canı en çok pazar günü sıkılıyor. Pazar günü insanların yataktan en yorgun kalktıkları gün. İnsanların en çok baş ağrısı çektiği gün yine pazar günü. Pazar en umutla beklenilen, umutların gerçekleştirileceği gün olarak hayal edilirken, nasıl olupta birdenbire en mutsuz yaşanılan gün oluverip çıkıyor?
Aslında sorun oldukça basit. Bereketli bir gün en bereketsiz gün olacak şekilde yaşanıyor. Hayatın bereketi, hayatı ve kainatı yaratan Yaratıcının belirlediği irade ettiği ritimde yaşamakta saklı. Pazar günü saat 10'da kalkan bir aile düşünelim. Güneşten 3 saat sonra hayata başlıyor bu aile. O zamana dek gezegende binlerce varlık çoktan hayatın içine dalmış bir durumda. Hayatın ritmi de güneşin ritminde saklı. Güneşe gözlerimizi kapatarak yaşadığımız 3 saat sonrası hayatı yakalamak zor. Pazar günü yaşanılan mutsuzluğun, gerginliğin, huzursuzluğun, baş ağrılarının, bedende hissedilen yorgunluğun, başın sepet gibi olmasının, evdeki kavgaların. İsteksizliğin, çocukların baba bizi dışarı götür diye tutturmasına rağmen babanın kolunu kıpırdatacak gücü bulamamasının ve isteksizliğinin, ardından da koltuğa yapışıp kalıp her akşam gibi yine TV seyretmesinin yegane sebebi sabah geç kalkması.
Uykuyla ilgili çok sayıda yapılan bilimsel çalışmalarda varılan en önemli sonuç şu: Uyku zamanı, güneşin ritmine göre ayarlanmalı. Beyin güneş doğmadan önce çalışmaya hazır halde olmalı. Yani beyni kullanan kişi uyanmış olmalı. Uyku bedenin ve özellikle beynin dinlenebileceği zaman. Fazla uyumakla dinlenme arasında ise hiç bir ilişki yok. Yani pazar günleri 'şöyle iyi bir uyku çekelim ve dinlenelim' ifadesi kesin bir kendini aldatmaca. Çağdaş yaşamın bize sunduğu büyük bir hile, yalancılık, içimde bir his çağdaş yaşam bizi uyutuyor diyor.
En sağlıklı uyku güneş doğmadan önce uyanmakla elde edilebiliyor. Güneş doğduktan sonra uyunulan her bir uyku saati dinlenmek yerine yorgunluk, halsizlik. Hatta psikolojik olarak depresif bir ruh hali. Çökkünlük. İsteksizlik getiriyor. Uyku laboratuvarlarında yapılan çalışmalarda, güneş doğumundan sonraya sarkan uykunun "REM" denilen bir dönemi uzamış görünüyor. Bu da 'beyin ödemi' denilen bir durumun ortaya çıkmasına vesile oluyor. Beyin hücreleri arasında sıvı birikimi oluyor. Yani beyin şişiyor ve genişliyor. Bu ise hücrelerin normal işleyişine mani oluyor. Beynin kimyasal işleyişi bozuluyor. Bu yüzden insanlar pazar veya başka bir gün, gün doğumundan sonra uyandıklarında baş ağrısı, yorgunluk, isteksizlik gibi belirtiler yaşıyorlar. Bu ise tam olarak depresyona uyuyor. Yani pazar günü insanlar dinleneceğim beklentisiyle çağdaş yaşamın oyununa gelerek geç kalkıyorlar ve depresyona giriyorlar. Bu çok önemli bir çelişki. Çökkün ve gergin bir ruh hali içinde geçirilen pazar günü tam bir felakete dönüşüyor. Gerginlikle aile bireyleri birbirlerine daha agresif, tahammülsüz oluyorlar. İşte pazar günü kavgalarının nedeni aile bireylerinin evde olması değil, güneşten sonra uyanmak ve güne bereketsiz başlamak. Pazartesi günü insanların işe, okula gitmek istemediğini bilirsiniz. Hatta 'pazartesi sendromu' deniyor buna. Bunun sebebi pazartesi gününün işe, okula başlama günü olmasından değil. Pazar günü insanların güneşten sonra hayata başlamaları, pazar günü insanların güneşten sonra hayata başlamaları, pazar gününü depresyonla geçirmeleri, bunun pazartesiye sarkması. Artık ben 'pazartesi sendromu' ifadesi yerine 'pazar sendromu' ifadesini kullanıyorum.
Hayatı yaşamak bir sanat. Bazen ufak bir nokta büyük şeylere maloluyor. Ne zaman uykudan uyanacağımızı bilememek hayatı zehir edebiliyor. Verimli geçebilecek bir günü depresyonda yaşamamıza yol açabiliyor.
Hayatı nasıl yaşayacağımız konusunda önümüze çeşitli tercihler sunulur. Önümüzde nereye gittikleri anlaşılmayan sayısız yollar var. Her yol ise bir tercihi gerektiriyor. Tercihleri ikiye indirgemek mümkün. Ya Yaratıcının istediği tarzda yaşayacağız yada nefsimizin istediği tarzda. Kâinatın, içindekilerinin ve bedenimizin yaratıcısı birlik ve ahenk güderek yaratıyor. Ve bizden yapmamızı istediği şeyleri bu ahengi gözeterek istiyor. Bedenimizin çalışma prensipleri ile kainatın çalışma prensiplerini Yaratıcı bilebilir. Yaratıcının istek ve arzularını ise en iyi anlayan ve uygulayan Hz. Peygamber (s.a.v.) olmuştur. O ahenkli yaşamış, en doğru yaşamıştır. Bir gün bile Hz.Peygamberin güneşten sonra uyandığını sanmıyorum. Bir gün bile doğumundan önce uyanıp güneş iyice doğmadan tekrar Hz.Peygamberin uykuya yattığını sanmıyorum. O'nun bir gün bile gün doğumunun seyrini kaçırdığını hiç sanmıyorum. Ve O'nun gün doğumuna bir gün bile Rabbi adına bakma dışında tefekkür ettiğini hiç sanmıyorum.
O hayatı gerçekten yaşıyordu. Çünkü Rabbinin istek ve emirlerine tam uyuyordu. Yaşadığı hayat kainatla kainatın düzeni ve ritmiyle, bedeniyle ve bedeninin düzen ve ritmiyle tam tamına uyuyordu. Hayatımıza katacağımız O'nun tek bir sünneti hayatımızı aydınlatabilir. O'nun herbir sünneti hayatımıza anlam katar. Nefsimizin önümüze koyduğu kof ve yalan isteklerden yakamızı sıyırıp hayatı bize kolaylaştırır. Pazar günü geç kalkmak gibi. Bu davranış nefsimizin hoşuna gidiyor. Sanki bedenin lehine imiş gibi hissettiriyor nefis. Hz.Peygamberin (s.a.v.) sünneti ile gün doğmadan kalkmak ve yatmak ise hayatımıza anlam katıyor.
Yarın hayata kim önce başlayacak? Akılsız ve şuursuz güneş mi? Akıllı ve şuurlu olduğumuz halde zaman zaman aklımızı kullanmakta zorlanan bizler mi?
Yarın önemli bir sınama günü. Geç kalkmayın, hayata geç kalmayın.
MUSTAFA ULUSOY

15.6.08

Türkiye 3 - Çek Cumhuriyeti 2 :))

Mazinde bir tarih yatar
Yaşa Tükiyeeeeeeeeeeeeee!!!!
Ne mutlu seni sevene
Yaşa Türkiyeeeeeeee!!!!
Lalllalala lalal lala laaaaaaa
La laaaa la lala laaaaaaaa :))))
Arkadaşlar maç izlemekten nefret eden biri olarak -dün akşam sırf eşime eşlik etmek niyetiyle- bir demlik çayla birlikte çerezlerimizi hazırladım. Eşimin yanına oturdum. Ben izlerken tabi bazı şeyleri bilmediğim için o denen öyle, bu böyle olursa ne olur, şimdi ne olacak diye eşime bir taraftan soru soruyorum:))) Oda napsın mecburen cevap veriyor:)
STV kanalında çıkan "Ölümsüz Kahramanlar" adlı şehitlerimizin şehadet mertebelerini anlatan programı pazar günleri kaçırmamaya özen gösteriyorum. Bilmiyorum aranızda izleyen var mı. Canım Allah'ım tüm şehitlerimize gani gani rahmet eylesin inşallah. Ailelerinede sabırlar ihsan eylesin. Maç arasında açtım zaten bitmek üzereydi. Sonra bende oturup kaldım eşimin yanında 2. yarıyı izledim her golde çığlık çığlığa seviniyoruz:)) Erkeklerdeki bu maç tutkusuna anlam veremezdim ay meğer ne heyecanlıymış:))) Bundan sonra milli maçları izleyebilirim sanırım :)
Eşim diyor dua et yenelim. O kadar heyecanlıyım ki ayetel kürsi duasını okuyorum sürekli ekrana üflüyorum:))) Eşime sende okusana diyorum artık dua etmeye başladık hep umutluydum :)) veeeeeeeeeee 3 - 2 yendik oleeeeeeeeeeeeeeey:))
Eşimle diyoruz şuan sadece biz ne dualar ettik, birde diğer edenlerle birlikte dua sesi nasıl yükselmiştir inş. göklere... Heleki aslanlarımızın anneleri diyoruz nasıl dua etmişlerdir onlara :)
Ülkemizin adı tüm dünyaya hep güzelliklerle, iyiliklerle duyurulur inşallah. aminn diyelim hep birlikte... Temsil çok önemlidir ya hani. Onlarda bizleri öyle güzel temsil ettiler işte :)
İnsanlar dışarılara hücum etti. Sabah 3:30'da yattığım için o saatte dahi korna sesleri geliyordu. Silah sesleri vs. insanoğlu olarak her şeyi abartmayı seviyoruz malesef. Umarım sevinç nidalarından kaza kurşunlarına uğrayan olmamıştır...
Hepinize mutlu, huzurlu, bereketli haftalar dilerim arkadaşlarım. Allah'a emanet olun inşallah...
BEYTİYE

12.6.08

EVİMİZDEN BURSA MANZARALARI, ÇARDAK & MANGAL KEYFİ VE HERSE

Herkese merhabalar:) Dün nihayet bir arkadaşımızın fotoğraf makinesini ele geçirdim ve çarşamba günleri bahçede yaptığımız geleneksel mangal merasimlerinden birini birkaç fotoğrafla kareleme imkanımız oldu elhamdülillah:) Şu aralar en çok istediğim şey bir fotoğraf makinemim olması....İnsanoğlunun istekleri hiç bitmiyor...
Böyle deyince aklıma bir ablamız geldi... Eşinin arabası varmış ama kendiside çok aktif biri olduğu için araba istiyormuş. Eşide araba alamayız diyormuş hep... Oda ben senden istemiyorum ki, Rabbimden istiyorum deyip, gülüşüyorlarmış:) Sonra birgün bu ablanın eşinden, alış-veriş yapan bir müşterisi işleri ters gittiği için borcunu ödeyemeyeceğini, borcuna karşılık da arabasını almalarını istemiş :) Kimse kimsenin kötü olmasını istemez elbet ama hayat tevafuklar ve güzelliklerle dolu. O yüzden neyin nereden geleceği belli olmuyor değil mi? Sizinde öyle tevafuklarınız var mı? sizi şaşırtan, mutlu eden, hani şöyle çok istediğinizde aniden olan cinsten:)
Rabbim öyle mükemmel ki ne zaman darda kalsak, O'ndan birşey istesek bize onu er yada geç veriyor. Vermese bile demek ki o bizim için hayırlı değil. O zaman bu dünyada buna sabredip, ahirette de karşılığını görmeliyiz ki bu sabırlar dünyada bile karşılıksız kalmaz inş. Efendimiz (Sav) buyurmuşlardır ki, "sabır acıdır, meyvesi tatlıdır." Hayatta sabretmeye maruz kaldıklarınızı bir düşünürseniz gerçektende meyvesinin ne kadar tatlı olduğunu göreceğiz. Lafı çok uzattım kusura bakmayın. İnsan içinden geldiği gibi kendini salınca böyle konu ordan oraya geçiveriyor....
Eveeet şimdi ilk önce balkonumuzdan ve terasımızdan bir kaç fotoğrafı paylaşayım o zaman...
Arkadaşlarım eve gelmek için aşağıda gördüğünüz büyük binaların oradan eve kadar yürüyoruz:)) Kışın çok zor ama yazın eşimle konuşa konuşa yürüyoz napalım. Eve yakınlayınca pilim bitmiş oluyor:))) Evimiz Uludağın eteklerinde sayılır. Mahallemiz maşallah barekallah yeşillik. Tabii evimizin arka tarafları daha da bir yeşil. İlerleyen zamanlarda onlarında fotoğraflarını paylaşırım nasipse :)
Bu gördüğünüz çardağıda babam yaptı (kayınpederim). Çardağın direklerinde gördüğünüzde kivi ağaçlarımız. Kiviyi hep ağaç sanırdım ama meğer o biiiiiiir sarmaşıkmış ve erkek olmadan dişi meyve vermiyormuş. Erkekde sadece 1 defa meyve veriyormuş. Büyüyünce asma gibi kalın oluyormuş dalları:) Bizde 4 kivi aldık. 1 tanesi erkek:) İleride inş. çardağın üstünü sardıracağız. İnş. meyvelerinide görürüz. Rabbim sağlık verirse...Birde meyveciklerimizede rızık kapısı :) Masayıda canım eşim yaptı. Bazı şeylere el emeği değdimi daha çok seviyorum hazırdan ziyade..
veee eşimin yaptığı mangal keyfi. Hadi buyrun bakalım :)
Hafif tuzladığımız balıklarımızı pişirip, üzerine limon sıkıp afiyetle yiyoruz.
veeeee mangalın vazgeçilmezi herse. En çok sevdiğim salata.
Aslında herseyi anlatmaya gerek yok ama kırk yılın başında yaptığım birşeyi yayınlıyorum bari anlatayım değil mi:))) 5 kişilik tarife göre...

Patlıcan Salatası 1

Malzemeler

4-5 orta boy patlıcan

3-4 orta boy domates

4-5 çarliston biber

2-3 diş sarımsak

zeytinyağ

tuz

Yapılışı

Patlıcan, domates ve biberleri közledikten sonra, derin bir kasede hepsini küp küp doğrayıp, eze eze karıştırıyoruz. Sarımsaklarıda minik minik doğrayıp, tuzunu ekliyoruz biraz daha karıştırdıktan sonra az zeytinyağı ekleyip, karıştırmaya devam ediyoruz. Ne kadar çok karıştırırsanız bence o kadar malzemeler birbiriyle özdeşleşiyor böylelikle tadı daha da güzel oluyor.
Servis kasesine alıp, üzerine tekrar zeytinyağı gezdirin (karıştırırken az koymuştuk) ve dilerseniz maydanozlarla süsleyebilirsiniz.
Bu balık ve salata tabağını öncelikle tarafımdan yemek tarifi bekleyen Şerifecim, Dilekçim ve Melekçiğime gönderiyorum. Valla kızlar kusura bakmayın balıkla idare edeceksiniz artık:)))
Şerifecim düğünüme nasip olmadı gelmeniz ama bak yazı kapatmadan yetişirseniz bir mangal keyfide sizlerle yapabiliriz inş. :) Tabii Kirazdalı Dilekçim ve Melekçim ve Hemşehrim Dilek sizlerde davetlimsiniz. Melekçim canım her ne kadar sen beni önce beklesende Bursa'ya gelmek tekrar nasip olursa beklerim ;)
Afiyet şeker, bal, kaymak olsun:)
Bu da bahçemizden gece görüntüsü. Gündüzleri bina yığını gibi dursada aşağılar, geceleri ışıklı ışıklı güzel bir manzara oluşturuyor....

Arkadaşlarım cümle inananlara Cuma günü mübarek olsun diliyorum. Nede olsa Cuma gününü bir gün önce karşılamak sünnettir. Bizde Efendimiz'in (SAV) sünnetine icabet edelim değil mi? :) Dualarınızda yer almak dileği ve ümidiyle... Allah'a emanet olun...

Beytiye

9.6.08

GEZİ NOTLARI 1 - BOSNA HERSEK GEZİSİ

Bilgisayarıma yayınlarım diye eklediğim Bosna gezisinden kalma (02.06.2006 tarihinden) bir kaç resimlerim var. Aslında gezi notlarımı kaybettim aklımda kaldığı kadar size yinede aktarmak istiyorum... Çektiğimiz fotoğraflarda genelde ailem ve kendim yer aldığımdan benzer fotoğrafları yardımcı sitelerden aktarmak isterim.
Bu gezinin benim için 2. en büyük güzelliği ise eşimle evlenmeye karar vermiştim orda:)
***
Başkent: Saraybosna
En büyük şehir: Saraybosna
Resmi Dil(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça
Nüfus: 4.498.976 (Temmuz 2006)
Nüfusun etnik dağılımı: Boşnak %48, Sırp %37.1, Hırvat %14.3, diğer %0.6 (2000)
Ülkeye Genel Bakış: Ülke bir bütünü oluşturan üç etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır: Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar. İngilizce'de ve daha birçok dilde etnik kimlik göz önünde tutulmadan tüm Bosna-Hersek halkına Bosnalı denir. Ancak Türkçe'de tarihten gelen yakınlıktan dolayı Bosnalı denildiği anda Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar terimi kastedilir. Ayrıca ülkede Bosnalı veya Hersekli olmak da ayrı etnik kimliği vurgulamak için kullanılır. Bosnalıyım demek Müslümanım demektir. Hersekliyim demek Hırvatım demektir. Ülke yönetim açısından iki entiteye yani devletçiğe bölünmüş durumdadır. Bunlar, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti'dir. Ülkeyi, kuzey, batı ve güneyden Hırvatistan, doğudan Sırbistan,yine güneyden Karadağ çevirmekte, Adriyatik Denizi ’ne ise Neum şehrinin bulunduğu yerde yalnızca 20 km'lik (limanı olmayan) bir kıyısı bulunmaktadır. Ülkenin coğrafyası merkez ve güneyde dağlık, kuzeybatıda tepelik, kuzeydoğuda düzlük bir karakter sergiler. Devletin başkenti ve en büyük şehri Sarayova, birçok yüksek dağla çevrelenmiştir. Bu coğrafî özelliğinden dolayı şehir kış turizmine elverişlidir ve 1984 Kış Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmıştır. Ülkenin çoğunluğunu kaplayan Bosna bölgesinde ılıman karasal iklim görülür, bu bölgede yazları sıcak, kışları kar yağışlı ve soğuktur. Ülkenin güney kıyılarındaki daha küçük Hersek bölgesinde ise tipik Akdeniz iklimi görülür. Bosna-Hersek doğal kaynaklar açısından da zengin bir görünüm arz eder. Eski Sosyalist Yugoslavya'nın altı federe cumhuriyetinden biri olan Bosna-Hersek, bağımsızlığını 1990'lı yıllardaki Yugoslavya'nın-SSCB gibi-çözüldüğü yıllarda kazanmıştır. 1992 yılında Yugoslavya'dan ayrılan Slovenya ve Hırvatistan'ın bağımsızlığını tanıyan AB ve BM, Makedonya ve Bosna-Hersek'in bağımsızlığını referandum şartına bağlamıştı. Bu nedenle 1992 yılında Bosna-Hersek'te yapılan referandumda halk bağımsızlıktan yana oy kullanınca yeni devlet kuruldu. Ancak bu devleti ülkedeki Sırplar tanımadı ve Boşnaklar ve Hırvatlara karşı savaş açtı. 1995 yılına kadar süren Bosna Savaşı'ndan sonra Dayton Barış Antlaşması imzalandı. Buna göre ülkede barışı uygulayacak uluslararası bir konsey kuruldu. Bu konsey bir Bosna-Hersek Yüksek Temsilciği kurdu. Sonuçta ülkede bulunan bu yüksek temsilcilik şu anda cumhurbaşkanını görevden alma dahil birçok yetkiyle donatılmıştır. Günümüzde gelinen noktada Bosna-Hersek'in bölünmüşlüğü devam etmektedir. Az da olsa bazı bakanlıkların (Savunma, Gümrük vb) birleştirilmesi çalışmaları sürmektedir.
Ekonomiye genel bakış: 1991 yılında Bosna-Hersek bağımsızlığını kazandığında 3,5 yıl süren savaş ülke kaynaklarının çoğunun tükenmesine neden olmuştu. 1994 yılı Ağustos ayı itibariyle Bosna-Hersek Federasyonu hükümeti başlattığı makroekonomik istikrar programı sonucunda 1995 yılında ekonomide canlanma kaydetmiş ve hiperenflasyon kontrol altına alınmıştır. Savaş sonrası Bosna-Hersek'te ulaşım yolları büyük oranda tahrip olmuştur. Yurtdışı bağlantılı tek bir demiryolu kalmamış, telekomünikasyon ve radyo-televizyon tesisleri tamamen zarar görmüştür. Eski Yugoslavya'da elektrik mühendisliği, madencilik, metal işleme, tarım ve gıda sektörlerinde faaliyet gösteren bazı büyük firmalara ev sahipliği yapmış olan Bosna-Hersek'te üretimin büyük bir kısmı kamulaştırılmış olmasına rağmen küçük ölçekli pek çok özel firma da bulunmaktadır. Ticaretin büyük bir kısmı da özel firmalar tarafından gerçekleşmiştir. Sanayi altyapısına sahip olmasına karşın Bosna-Hersek Makedonya'dan sonra eski Yugoslav devletleri arasında milli geliri en düşük ülkedir.
Savaşın başladığı köprü
Aranızda giden var mı bilemiyorum ama yazıyı takip etmenizi öneririm... Diğer yazılar sonra... Oradaki evlerin halleri, mezarlıklar...İnş. anlatmaya çalışacağım resimlerle... Bilmiyorum aranızda giden var mı? Benim hala aklımdan çıkmıyor oraları :(
Hoşçakalın...