21.5.08

BİR AŞK

Medine'nin kadınları hem güler yüzlü, hem de güzeldirler. Ancak Hifa Hatun başka güzeldir ve bambaşka gülümser. Öylesine sıcakkanlı ve öylesine samimidir ki kadınlar onu canları gibi severler. Oğlu, abisi, erkek kardeşiolanlar akraba olmaya kalkar, hatta bazıları beylerine ister. Onu ciddiciddi sıkıştırır, araya hatırlıları koyup, izdivaç teklif ederler.

Hifa Hatun'un methi hızla yayılır ve çoook uzaklara gider. Bırakınhekimleri, tüccarları, vezirler, sultanlar sıraya girer. Ancak o Necaşi gibibir İmparatoru bile reddeder sadece ve sadece Allah'ın rızasını diler.

Ama taliplerin ardı arkası kesilmez. Kimi ayaklarına halılar serer... Kimicevahirler döker... Yüz kızıl tüylü deveyi getirip kapısına bağlayanları mısorarsınız, yoksa saray anahtarlarını önüne atanları mı?

Hifa Hatun bütün bunlara dönüp bakmaz bile, Efendimizin huzuruna çıkıp 'EyAllah'ın Resûlü' der, 'bana cennete götürecek bir şeyler öğretsene.' Doğrusuo, Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) 'gündüzleri oruç tut' ya da 'geceleri namaz kıl' gibi bir tavsiyede bulunacağını sanır amaServer-i Kâinat 'Önce evlenmen lâzım' buyururlar 'zira bununla dinininyarısını emniyete alırsın!' Hifa, büyük bir teslimiyetle boynunu büker ve 'siz kimi münasip görürseniz ben ona razıyım' der.

Mâlum, o sıradan bir hanım değildir ve onu nikahına alacak erkeğin de 'özel'olması gerekir. Lâkin Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ne kimseye ümid verir, ne de kimsenin ümidini kırar. Her zamanki gibi basit ve pratikbir çare bulur 'yarın sabah mescide ilk gelenle evlen' buyururlar. Buteklifi herkesin hoşuna gider, talipler erken kalkmak için tedbirler düşünür, kendilerince hazırlık yaparlar.

Bu haberi elbette Hazret-i Suheyb de duyar ama dikkate almaz. Zira o fakirve kimsesiz biridir. Evi yurdu yoktur ve karnını zor doyurur. Kah ağaçaltlarına uzanır, kâh mescid gölgelerine kıvrılır. Uzun boyuna rağmen o kadar zayıftır ki, rüzgar sert esse ayaklarını yerden kaldırır.

Ama bakın şu işe ki o gece Allahü teâlâ bütün sahabelere derin bir uykuverir, Hifa Hatun'un talipleri gözlerine çöken ağırlığa yenilirler. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) her zamanki gibi imsaksökerken mescide gelir ve büyük bir merakla talihli sahabeyi bekler.

Nitekim mescidin eşiğinde bir gölge uzar ve Süheyb içeri girer.Resulullah Efendimiz namazdan sonra Hifa Hatunu çağırtıp neticeyi bildirir.Hazret-i Hifa büyük bir teslimiyetle kabul eder.

Efendimiz güzel bir hutbe okur ve nikah akidlerini yaparlar. Sonra şanslısahabeye döner 'Ey Süheyb' buyururlar, 'şimdi hanımına bir hediye al ve tut elinden evine götür.'Suheyb Radıyallahu anh ellerini çaresizlikle iki yanaaçar. 'İyi ama' diye mırıldanır, 'benim ne bir dirhem gümüşüm, ne desığınacak evim var.

'Hifa Hatun kocasının boynunu büktürmez, ona içinde on bin dirhem gümüş olan süslü bir heybe gönderir ve 'filanca yerdeki köşkümü sana hediye ettim' der.Alemlerin Efendisi çok hislenir onlara hayır dualar ederler.

Süheyb, o gün Medine sokaklarında dolanır durur, akşama doğru utana sıkıla konağa sokulur. Kendisi için hazırlanan muhteşem sofradan ya bir, ya ikihurma alır ve 'Ya Hifa' der, 'biliyorum sen benim için bulunmaz birnimetsin, ben ise senin için sadece mihnetim. Ben şükretsem gerek, sen sabretsen gerek. İster misin şu geceyi taat ve ibadetle geçirelim ziraEfendimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) 'Cennette yüksek bir çardak vardır.Orada yalnız şükredenlerle sabredenler otururlar.' buyurdular.

Ve öyle de yaparlar. Seccadelerini gözyaşları ile ıslatır, kalplerini zikrile aydınlatırlar. Cebrail Aleyhisselam olup biteni Resulullah Efendimizeanlatır ve onları Allahü teâlânın cenneti ve cemaliyle müjdeler.

Ertesi sabah, namazdan sonra Efendimiz Suheyb'i yanlarına oturtur 'EySüheyb' buyururlar 'geceki halini sen mi anlatırsın ben mi anlatayım?'Süheyb gözlerini kucağına indirir, zor duyulan bir sesle 'Allahın Resulü en iyisini bilir' cevabını verir.

Efendimiz onlara 'ne mutlu size' gibilerinden bakar, 'İkiniz decennetliksiniz' buyururlar, '... ve Allahü teâlâyı göreceksiniz!' Süheybderhal secdeye kapanır ve 'Ya Rabbi!' diye yalvarır, 'o ki beni mağfiret ettin, günahlara bulaşmadan canımı al!'

Allahü teâlâ bu yanık duayı kabul eder, Suheyb, secdede kalakalır. Mesciddebulunanlar ağlamaklı olurlar. Resulullah Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) 'Size daha şaşılacak bir şey söyliyeyim mi? Şu anda Hifa Hatun da ruhunu Hakka teslim etti' buyururlar.

Namazlarını, yüzü suyu hürmetine yaratıldığımız o yüce Server kıldırır.İkisini yanyana toprağa bırakırlar. Baş uçlarına küçük bir tahta çakar.Birine 'Şükredenlerden Suheyb' yazarlar, öbürüne 'Sabredenlerden Hifa!'...

Rahmeti yerleri ve gökleri kuşatan Rabbim bizede hayırlı ölümler nasip eylesin inş. Allah-u teâla...

4 yorum:

karakazan dedi ki...

Amiiinnn!!!
Harika bir yazi paylasimin icin Allah razi olsun canim.Anladigim kadariyla sayfani yeni acmisin hayirli olsun.Alaca corbayi cok severim eline saglik canim.Linklerime ekliyorum,sende beni eklersen cok memnun olurum.:)

selametle.

Seçil Durmazer dedi ki...

merhaba
blogunuz hayırlı olsun.
sevgiler

Adsız dedi ki...

Hic duymadigim bir yazi ve icine daliiiiip gittim...
Ellerine saglik.

Adsız dedi ki...

Hic duymadigim bir yazi ve icine daliiiiip gittim...
Ellerine saglik.